Esnaf ve vatandaşlar ile iftar yemeğinde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne Filistinlilerin hak ve hukukuna halel getirecek, ne de Mavi Marmara şehitlerinin ruhlarını muazzep edecek hiçbir şartı, hiçbir dayatmayı asla kabul etmedik, etmeyiz. Cuma günü inşallah az önce söylediğim gibi yola çıkıyor ve ilk gemi Aşdot Limanı’na ulaşacak. İnşallah bu yardımların Gazze’ye teslim edilmesiyle Filistinli kardeşlerimiz ikinci bir bayramı yaşayacaklar dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde esnaf ve vatandaşlarla iftarda buluşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iftarın ardından konuklarına hitap etti.
“Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine, evinize hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm davetlilerin yaklaşan Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramını tebrik etti. "Bugün sizlerle biraz dertleşmek istiyorum" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'ni 600 yıllık bir çınarın dört bir yandan gelen saldırılar sonunda devrilmesinin ardından, taze bir filizi toprakla buluşturmanın heyecanıyla kurduk" şeklinde konuştu.
Osmanlı Devleti'nin son çeyrek asırlık döneminde topraklarının büyüklüğünün yaklaşık 5 milyon kilometrekare olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin sonradan anavatana katılan Hatay ile 780 bin kilometrekare vatan toprağı üzerinde kurulduğunu ifade etti.
“MİLLETİMİZ HER FIRSATTA SÖZÜN DE YETKİNİN DE KENDİSİNDE OLDUĞUNU GÖSTERDİ”
Cumhuriyet kurulurken Osmanlı'nın son döneminde yaşanan kırılmalardan kaynaklanan endişelerin etkisini tüm ağırlığıyla sürdürdüğünü ve devletin mimarisi ve yönetim anlayışının bu şartlar altında şekillendirildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerçekten çok büyük fedakârlıkla İstiklal Savaşı’nı zafere ulaştıran bu aziz millet maalesef yeni devletimizin yönetiminden tek parti-millî şef formülüyle adeta dışlandı. Zaman zaman teşebbüs edilen çok partili hayata geçiş denemeleri, esasen milletin yeni devletinin yönetiminde söz sahibi olma talebindeki ısrarının bir sonucuydu. 1950 yılına gelindiğinde Türkiye Kurtuluş Savaşı sırasında hazırlanan ilk Anayasamızda ifade edilen, 'Hâkimiyet kayıtsız, şartsız milletindir' ifadesini uzun bir aradan sonra nihayet tam olarak faaliyete geçirebildi. Daha sonra kimi zaman darbelerle kesintiye uğratılsa bile milletimiz her fırsatta sözün de yetkinin de kendisinde olduğunu gösterdi” dedi.
“CUMHURBAŞKANLIĞI, 10 AĞUSTOS 2014 TARİHİNDEN BERİ ARTIK DOĞRUDAN MİLLETİN MAKAMIDIR”
"Cumhurbaşkanı’nın doğrudan sizlerin, yani milletin oyuyla seçilmesi ülkemizdeki son vesayet kurumunun da tasfiyesi anlamına gelmektedir" şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Çünkü darbe dönemlerinde hazırlanan Anayasalarda bu makam, millî iradenin üzerinde bir çeşit vesayet mekanizması olarak şekillendirilmiştir. Evet, adını doğru koymak lazım, Cumhurbaşkanlığı makamı 10 Ağustos 2014 tarihinden beri artık doğrudan milletin makamıdır, Cumhurbaşkanlığı da doğrudan milletin evidir. Cumhurbaşkanlığının Çankaya Köşkü'nden Beştepe Külliyesi'ne taşınmasının asıl sebebi işte budur. Bunu sıradan yapmadık, bilerek yaptık. Çankaya Köşkü sadece bir kişiye ve onun protokol görevlilerine göre tasarlanmış bir mekândı. Orada milletimizle birlikte böyle geniş toplantılar yapma, bir araya gelip hasbihal etme, hasret giderme imkânı yoktu."
"HER GÜN MİLLETİMİZLE BİRLİKTEYİZ”
Kendilerinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde her ay farklı meslek gruplarıyla, muhtarlarla, iş adamlarıyla, bilim adamlarıyla, kadın ve çocuklarla buluştukları toplantılar gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, İstanbul'da katıldıkları ve verdikleri iftarların haricinde sadece ramazanda, şehit yakınları ve gazilerle başlayan bu tarz iftar yaptıklarını belirterek "Her gün milletimizle birlikteyiz Elhamdülillah" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Külliyede yapılan 400-500 kişilik toplantıların artık kendilerine yetmediğini ifade ederek, bundan sonraki buluşmalarını Millet Camisi'nin yanında inşaatı devam eden ve yakında açılacak kongre ve kültür merkezinde 2 bin 200 kişilik gruplar halinde gerçekleştireceklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongre ve kültür merkezinin alt tarafına 5 milyon ciltlik kitabıyla Türkiye'nin en büyük kütüphanesinin ve aynı anda 2 bin kişiye yemek verilebilecek, geniş sergi alanlarının bulunacağı çok amaçlı salon yapılacağının altını çizdi.
Kütüphanedeki eserlerin dijital ortama da taşınacağını ifade eden Erdoğan, "24 saat orası açık olacak. Bütün gençler gelip orada araştırmalarını yapabilecek, çalışmalarını, derslerini yapabilecekler. Niye? Burası milletin evi, onun için, Burası külliye, onun için. Bunları şunun için anlatıyorum, bugün artık cumhurbaşkanının kendisi de cumhurbaşkanlığı makamı da cumhurbaşkanlığı mekânı da milletle iç içedir, milletle beraberdir, millete aittir" diye konuştu.
“ANAYASAYA AYKIRI HİÇBİR FİİLİMİZ VE EYLEMEMİZ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ama bu fiili bir durumdur. Anayasaya aykırı hiçbir fiilimiz, hiçbir eylememiz söz konusu değildir. Bununla birlikte mevcut durumun anayasada tarif edildiğini söyleyebilmek de çok mümkün değildir. Biz milletimizden aldığımız güçle, milletimizin bizden beklentilerini hayata geçirmenin çabası içerisindeyiz. Aynı siyasi gelenekten geldiğimiz bir hükûmet işbaşında bulunduğu için, başbakanımız ve bakanlarımızla yakın mesai içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Fakat bu uyumlu çalışma görüntüsü bugüne mahsus bir durumdur. Yarın farklı anlayışlarda bir cumhurbaşkanı ve hükûmetin iş başına gelmesi durumunda herhalde işler bu kadar kolay yürümeyecektir. Ülke ve millet olarak 10 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla girdiğimiz bu yeni yol, bizi yeni anayasayla birlikte yeni yönetim sistemini tartışmaya zorluyor. Çünkü mevcut halde cumhur, halk kendi başkanını seçiyor olmakla birlikte yine seçimle gelen bir hükûmetin de bulunması ister istemez iki başlılık endişesini beraberinde getiriyor. Bu meseleyi kendi mecrasından çıkartarak günlük siyasi tartışmaların mezesi haline getirenler ülkeye de millete de kötülük yapıyorlar. Her alanda değişen, dönüşen, ileriye giden Türkiye'nin bu konuda kısır tartışmaların içine hapsolup kalmasını biz asla kabul edemeyiz."
“SİYASETİN VE SİYASETÇİNİN GÖREVİ ÜLKENİN ÖNÜNÜ AÇMAKTIR”
Bugün dünyanın en ileri ülkelerinin başkanlık sistemiyle yönetildiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niye? Çift başlılık olmaz, kararda sürat, seri olarak çalışmak lazım. İşte bizler yıllardır parlamenter demokrasiyle geldiğimiz yer belli. Ve 2002’de görevi aldık, ondan sonra yürüdük, fakat şimdi patinajdayız, bu patinajı aşmamız lazım. Siyasetin ve siyasetçinin görevi, ülkenin önünü tıkamak değil, tam tersine açmaktır. Bu milletin geçmişte kendi kavgalarına, kendi hayal dünyalarına dalıp ülkeyi unutan siyasetçileri nasıl bir çırpıda tasfiye ettiği unutulmamalıdır. Muhalefetin ya Türkiye’yi daha ileriye taşıyacak tekliflerle milletin huzuruna gelmesi ya da ülkenin tekerinin önüne taş koymaktan vazgeçmesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemin bu konudaki hayırlı gelişmelere vesile olacağına inanıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin tekerinin önüne taş koyma çabalarının geçmişten beri hiç eksik olmadığını vurgulayarak, “Gün olmuştur bu tek parti döneminin zulümleri olmuştur, gün olmuştur bu darbeler, muhtıralar olarak karşımıza çıkmıştır. Gün olmuştur ASALA diye bir Ermeni terör örgütü salınmıştır üzerimize. Gün olmuştur sağcı-solcu diyerek, mezhep diyerek, köken diyerek milletimiz kamplara ayrılıp birbirine düşürülmeye çalışılmıştır. Gün olmuştur ırkçılık yapılmıştır, şimdi de PKK terör örgütü ve uzantıları, bir yandan DAİŞ denen proje terör örgütü, öte yandan milletimizin huzuruna, güvenliğine, geleceğine yönelik saldırılarda bulunuyorlar” şeklinde konuştu.
“BU VATANI BİZ ASLA BÖLDÜRTMEYİZ”
Onlarca yıllardır isimlerinin, yöntemlerinin, üsluplarının değiştiğini ama hedeflerinin aynı olduğunu ve hedeflerinin Rabia olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Ne var bu Rabia’da? Bu Rabia’da tek millet var, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abhaza’sıyla, Boşnak’ıyla 79 milyon tek millet. İki; tek bayrak. ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Şu bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır, hilal bağımsızlığımızın ifadesidir, yıldız işte o yere düşen şehidimizin ta kendisidir. Ve üçüncüsü, tek vatan. Vatan nedir biliyor musunuz? Vatan işte şehidimizin kanıyla yoğrulmuş toprağın ta kendisidir. Eğer bir toprak şehit kanıyla yoğruluyorsa vatandır, aksi takdirde sıradan bir tarladır. Tarla başka bir şey, vatan başka bir şey. Onun için değerli kardeşlerim, az önce söylediğimiz, ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’ derken, bu topraklar için çok şehitler verdik, şimdi bu vatanı biz asla böldürtmeyiz. Öyle yok bilmem Güneydoğu’yu şöyle yapacağız, burayı böyle yapacağız; geç o işleri geç, geç o işleri.”
“DEVLET İÇİNDE DEVLET OLMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devam eden operasyonlarda şu ana kadar 700 kadar şehit verildiğini, 8 bine yakın da teröristi etkisiz hale getirildiğini bildirdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile birlikte Mardin’e gerçekleştirdikleri ziyaretten bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mardin’e gittik Genelkurmay Başkanımızla birlikte, sürpriz yaptık, orada askerlerimizle beraber iftiramızı yaptık. Geçen akşam Kayseri’ye gideceğiz dedik, anında çıktık Cizre’ye gittik, Cizre’de yine orada askerlerimizle, komutanlarımızla beraber bir iftar yaptık, dönüşte de Kayseri’ye uğradık, orada da yine Kayseri’deki kardeşlerimizle bir arada olduk. Masamda oturanlardan hepsi ‘böldürtmeyeceğiz’ diyorlar, inanmışlar, sahiplenmişler ve şahadet, hedef bu; ‘Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor, bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.’ Şimdi bizim yavrularımız, bizim evlatlarımız, ‘Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’ diyerek gidiyorlar. O teröristler, onlara da halk arasında ne diyorlar? ‘Pisipisine gitti.’ Olay bu, fark bu. İşte tek vatan. Dördüncüsü Rabia’nın, tek devlet. Devlet içinde devlet olmaz. Neymiş o paralel devlet. Ne demiştik? İninize gireceğiz ve girdik inlerine. Aileleri böldüler, milleti böldüler, anneyi evladından ayırdılar, kocayı karısından, karısını kocasından ayırdılar. Ve şimdi bak güvenlik güçlerimiz hepsini tek tek topluyor. Himmetmiş, şuymuş, buymuş vesaire. Bizim tek devletimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, başka bir devlet yok” ifadelerini kullandı.
“MİLLETE İHANET EDENLER, BUNUN HESABINI VERECEK”
Millî Güvenlik Kurulu Toplantısı’nda bir karar aldıklarını ve legal görünüm altında illegal terör örgütlerinden Fetullahçı terör örgütü hakkında tavsiye kararı aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakanlar Kurulu kararının çıktığını, kendisinin de imzaladığını ve şu anda yürürlüğe girerek yargıdan da kararlar çıkmaya başladığını kaydetti.
Bu millete ihanet edenlerin bunun hesabını vereceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onlar kaçacak biz kovalayacağız, şu anda kimisi içeride hapiste, kimisi yurt dışında. Dedik ya, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet bunların. Nereden gelirse gelsinler, bugüne kadar ne milletimizi bölebildiler, ne bayrağımızı indirebildiler, ne vatanımızı parçalayabildiler, ne de devletimizi yıkabildiler, Allah’ın izniyle bundan sonra da hiçbirini yapamayacaklar. Çünkü biz gerektiğinde bu değerler uğrunda gözünü kırpmadan canını verebilen bir milletiz. Bütün bu adımları atarken işte gazilerimizin hepsine şükranlarımı sunuyorum, Rabbim şifalarını versin. Şehitlerimizin bütün yakınlarına sabırlar versin. Onlar peygamberlikten sonra en yüce makamın sahibi oldular. Tabi bütün bu operasyonlar, bu kahramanlık örnekleri gerçekten milletimizin de cesaretini, her şeyini daha da artırıyor” şeklinde konuştu.
“BU MİLLETLE UĞRAŞANLAR ÇOK GEÇMEDEN KENDİ CANLARININ DERDİNE DÜŞÜYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Şunu hiç unutmayın: Bu millet var ya ne dualar alıyor biliyor musunuz? Bu millet dua alan bir millettir. Bu asker, bu polis, bu köy korucusu, onlar dua alan insanlardır ve morallerinin hep yüksek olduğunu gördüm. Niye? Onlar o duaya teslim olmuş gözler. Milletimizde ve onun evlatları olan güvenlik güçlerimizde bu inanç, bu kararlılık, bu heyecan olduğu süre, Rabbimin inayetiyle kimse bizi bu yolumuzdan alıkoyamaz. Görüyorsunuz, bu milletle uğraşanlar aradan çok geçmeden kendi canlarının derdine düşüyorlar, çünkü bu millet dua alan bir millet.”
“SURİYE’DE KATLİAMA ORTAK OLAN HERKES, ENİNDE SONUNDA BUNUN HESABINI VERECEK”
Bugün Türkiye’nin dünyanın tüm mazlumlarının, mağdurlarının umudu haline gelmiş bir ülke olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Koskoca Avrupa Birliği bizdeki mevcuda göre çok küçük sayılabilecek bir sayıdaki mültecinin yol açtığı krizi dahi yönetemedi. Suriye krizinin en başından itibaren bizim tekliflerimiz kabul edilip ülkemize gereken destek verilseydi bugün bölgede durum çok farklı olacaktı. Ne dedim kendilerine, hepsine? Dedim ki, gelin Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge ilan edelim, lojistik olarak da uçuşa yasak bölge ilan edelim orayı, bir taraftan da eğit-donat yapalım, o zaman kimse ne Avrupa’ya gelir, ne Türkiye’ye, o büyük bölgede herkes huzurlu bir şekilde topraklarında yaşar; ama yaklaşmadılar. Sonuçta ne oldu? Suriye’de 600 bine yakın mazlum göz göre göre terör örgütlerinin, eli kanlı rejim güçlerinin cenderesi altında hayatını kaybetmiştir, fosfor bombalarıyla, varil bombalarıyla bu insanlar öldürülmüştür. Ama unutmayın, mazlumun ahı yerde kalmaz. Suriye’de bu katliama ortak olan herkes eninde sonunda bunun hesabını verecektir. Bizim bu ağır imtihanda misafir ettiğimiz 3 milyon sığınmacıyla, Suriye içinde yaptığımız insancıl yardımlarla sorunun hakkaniyetli bir şekilde çözümü için gösterdiğimiz gayretle ibra olduğumuza inanıyorum. Allah dünyadaki tüm mazlumlarla birlikte Suriyeli kardeşlerimizin de yardımcısı olsun” dedi.
“ORTA DİREK SOSYAL ADALETİN BEL KEMİĞİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün her kesimden vatandaşımızın yanı sıra, esnafında aralarında bulunduğunu; Külliye önündeki taksicilerin, dolmuşçuların, halk otobüsü şoförlerinin programda olduğunu gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diğer meslek gruplarından esnaflarımız da aramızda. Rızıklarını ticarette arayan, emekleri ve alın terleriyle her gün ailesine helal lokma götürmek için Bismillah diyerek evlerinden çıkan esnaflarımız her türlü saygıyı ve takdiri hak ediyorlar. Şu Ramazan akşamında esnaflarımız için yaptıklarımızı uzun uzun anlatacak değilim, sizler zaten hepsini gayet iyi biliyorsunuz. Sadece şu kadarını söylemek isterim: Esnaf, yani orta direk sosyal adaletin bel kemiğidir. Orta direği çöken bir bina ayakta kalmakta nasıl zorlanırsa, esnafı güçlü olmayan bir toplum da aynı sıkıntıya düşer. Ne diyor güzel türküde: ‘El veriyor el veriyor, orta direk bel veriyor. Döndüm baktım sağ yanıma, Mehmet’im can veriyor.’ Biz ne esnafımızı ihmal edip orta direğe bel verdireceğiz, ne de tek bir Mehmet’imizin boşuna can vermesine müsaade edeceğiz. Türkiye’yi 2023 hedeflerimize ulaştırarak 2053 ve 2071 vizyonlarımızı hayata geçirerek büyük Türkiye’yi, güçlü Türkiye’yi, yeni Türkiye’yi mutlaka yavrularımıza kurdurtacağız, bunun da müjdesini veriyorum. Biz o günleri görmeyeceğiz, ama yavrularımıza şimdi tohumları atıyoruz, inşallah yavrularımız tohumlarını atılmış bu topraklarda o yeni, güçlü Türkiye’yi kuracaklar, Allah yar ve yardımcımız olsun” diye konuştu.
İSRAİL İLE İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİ
“Türkiye ile İsrail arasında varılan mutabakat konusundaki görüşlerimi sizlerle ve milletimizle paylaşmak istiyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bilindiği gibi 2010 yılında Filistin’e yardım götüren Mavi Marmara Gemisi’nin basılıp 10 vatandaşımızın şehit edilmesi hadisesinin ardından İsrail’le sorunlu bir döneme girmiştik. Bizim açımızdan kabul edilmesi asla mümkün olmayan bu hadisenin ardından iki ülke arasındaki ilişkileri düzeltmek için Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere üçüncü tarafların hep girişimleri oldu. Biz en başından beri İsrail’le ilişkilerin düzeltilebilmesi için ‘üç şartın yerine gelmesi gerekir’ dedim. Başbakanlığımda da bunu söyledim, Cumhurbaşkanlığımda da bunu söyledim. Bunun birincisi; ‘İsrail bu eyleminden dolayı Türkiye’den resmen özür dilemelidir’ demiştim. 2013 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Obama’nın şahitliğinde İsrail Başbakanı bu özrü şahsen bana ifade etti. Ve bu kendileri tarafından da biliyorsunuz ifade edildi. İkinci şartımız; İsrail’in Mavi Marmara’da şehit edilen masumların ailelerine tazminat ödemesiydi. Prensipte üzerinde daha önceden anlaşılan bu şart da 20 milyon dolar olarak rakamın kesinleştirilmesiyle yerine getirilmiş oldu. Yani her biri için şehidimizin 2 milyon dolar tazminat açılacak banka hesabına İsrail tarafından yatırılacaktır. Üçüncü şartımız; Mavi Marmara şehitlerinin amacı olan, bu uğurda canlarını verdikleri Gazze’de yaşayan Filistinlilerin hayat şartlarının iyileştirilmesi noktasında abluka veya ambargo, bunun kaldırılmasıydı. Dün Roma’da varılan anlaşma uyarınca elektrik ve su alt yapısını, çünkü günde 4 saat, 6 saat elektrik enerjisi geliyor, devamlı karanlıktalar. Dedik ki; bunun çözülmesi lazım. Ne olacak? Ya dedik limana bir elektrik enerjisi veren gemi yerleştirelim veya orada Almanların işlettiği bir santral var, oradan elektrik, bunun halli gerekir ve bunun da bütün şebekelerini Türkiye olarak biz yenileyeceğiz. Şimdi bu da kabul edildi. Su maalesef sıkıntı. Bunun için de denizden su arıtalım, su alalım veya sondaj dedik; bu noktada bunu da kabul ettiler. Ve hatta hatta gerekirse yılda 50 milyon metreküp suyu kendilerinin vermesi noktasında da bir beyanda bulundular. Gıda, sağlık, konut gibi temel ihtiyaçlara kadar her alanda Gazze’ye Türkiye aracılığıyla yardım ulaştırılabilecek. Ve şimdi bu bayram öncesi 14 bin tonluk gemiyle gıda, giyim eşyası, ayakkabı, bu tür şeyleri de inşallah Mersin’den yola çıkmak suretiyle Gazze’ye ulaştıracağız.”
“FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZ İKİNCİ BİR BAYRAMI YAŞAYACAK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı Şeria’daki Cenin Sanayi Bölgesiyle ilgili projenin de hayata geçirileceğini kaydetti. Türkiye olarak bu sürecin tamamını Filistinlilerle istişare içinde yürüttüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün Sayın Abbas’la, Cuma günü de Sayın Halid Meşal’le görüşerek bu adımları attık. Kendileri bu gelişmeleri gayet olumlu değerlendirdiler ve biz de yola devam ettik. Biz bugüne kadar ne Filistinlilerin hak ve hukukuna halel getirecek, ne de Mavi Marmara şehitlerinin ruhlarını muazzep edecek hiçbir şartı, hiçbir dayatmayı asla kabul etmedik, etmeyiz. Gazze’deki Filistinlilere nefes aldıracak, çok uzun yıllardır yaşadıkları mağduriyetleri düzeltecek adımları inşallah süratle atacağız. Cuma günü inşallah az önce söylediğim gibi yola çıkıyor ve ilk gemi Aşdot Limanına ulaşacak. İnşallah bu yardımların Gazze’ye teslim edilmesiyle Filistinli kardeşlerimiz ikinci bir bayramı yaşayacaklar. Tabii Gazze’deki bu gelişmelerden sonra Batı Şeria’daki Filistinli kardeşlerimizin haklarını korumanın mücadelesini verirken Kudüs’ü ve Mescidi Aksa’yı asla unutmuyoruz. İsrail’in Kudüs’teki ve Mescidi Aksa’daki hukuksuzluklarına karşı itirazlarımızı bu görüşmeler başladıktan sonra elbette devam ettireceğiz. Ama bu durum Gazze’deki ve diğer bölgelerdeki Filistinli kardeşlerimize yapabileceğimiz katkıları sunmamıza engel değildir. Türkiye ile İsrail arasında varılan anlaşmanın iki ülke ve Filistin için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tabii bu vesileyle ayrıca ekonomik ilişkiler de çok farklı bir şekilde gelişmeye başlayacaktır. Anlaşmanın hayata geçmesinde katkısı olan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Obama başta olmak üzere herkese teşekkür ediyorum, teknokratlarımıza, bürokratlarımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
“RUSYA İLE İLİŞKİLERİMİZİ SÜRATLE NORMALLEŞTİRECEĞİMİZE İNANIYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Rusya ilişkilerinde yaşanan gelişmeleri de değerlendirdi. Rusya’yla bir uçak krizi meselemiz var olduğunu, bu olumsuzlukları da ortadan kaldırmaya yönelik adımları attıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya’yla ilişkilerimizi yeniden geliştirme konusunda gönderdiğim mektupla vardığımız mutabakatın her iki ülkenin hayrına olacağına inanıyorum. Sayın Putin’e gönderdiğim mektupla kendisine hem yaşanan hadiseden duyduğumuz üzüntüyü ifade ettim, hem de geniş bir alanda yapabileceğimiz bölgesel iş birliği imkânlarını hatırlattım. Her iki ülkenin de zararına olan mevcut durumu bir an önce geride bırakarak ilişkilerimizi süratle normalleştireceğimize inanıyorum. Türkiye dostlarına güven ve fayda sağlayan bir ülke olduğunu her zaman göstermiş bir ülkedir. Dolayısıyla bölgenin barışı için, bölgenin huzuru için bu yakın komşumuzla da olan münasebetleri, özellikle de stratejik düzeyde kurmuş olduğumuz bu attığımız adımları geliştirmenin de gayretine inanıyorum. Ve ben bu düşüncelerle Cumhurbaşkanlığı Külliyemizi teşrifleriniz için, iftar soframızı bizlerle paylaştığınız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Şimdiden Kadir Gecenizi tebrik ediyorum, Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum, Allah yar ve yardımcımız olsun diyor, sizleri Allah’a emanet ediyorum” dedi.