İstanbul Dostluk Derneği tarafından düzenlen iftar programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DAEŞ’in İslam ve Müslümanlıkla en küçük bir ilişkisi yoktur. Tarihte İslam adını kullanarak İslam’a savaş açan pek çok benzer fitne hareketi, terör örgütleri olmuştur. Günümüzde bu anlayış DAEŞ adıyla karşımıza çıkmıştır” dedi.
Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programında Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftar yemeğinden sonra davetlilere hitaben bir konuşma yaptı.
Salı günü kutlanacak olan Ramazan Bayramı’nı şimdiden kutlayarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ramazan ayının oruçla, ibadetle, hayır ve hasenatla en güzel şekilde idrak etme çabası içinde olunduğunu; ancak terör olaylarının mübarek ayda da milletin yakasını bırakmadığını belirtti.
PKK ile yürütülen mücadelede verilen şehitlere, DAEŞ terör örgütünün İstanbul’da Atatürk Havalimanı’nda ve Vezneciler’de gerçekleştirdiği saldırılara değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehit olan güvenlik güçlerine ve vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dileğinde bulundu. Dün gece de Irak’ın başkenti Bağdat’ta meydana gelen bombalı saldırılarda 200’e yakın kişinin hayatını kaybettiğini, bir o kadarının da yaralandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan menfur saldırıda hayatını kaybeden Iraklı kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Terör eylemlerinde hayatlarını kaybedenlerin ailelerinin ve Irak halkının başı sağ olsun. Daha birkaç gün önce aynı örgütün İstanbul’da gerçekleştirdiği terör eylemine maruz kalmış bir ülke olarak Iraklı dostlarımızı, kardeşlerimizi çok iyi anlıyoruz” dedi.
“DAEŞ, SON DÖNEMDEKİ EN BÜYÜK ŞER ÖRGÜTÜDÜR”
DAEŞ terör örgütünün, İslam’ın ve Müslümanların adını kullanarak İslam’ı ve mensuplarını hedef alan son dönemdeki en büyük şer örgütü olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu örgütün İslam’la ve Müslümanlıkla en küçük bir ilişkisi yoktur. Tam tersine bu örgütün tek hedefi, İslam’a ve Müslümanlara zarar vermektir. Tarihte İslam adını kullanarak İslam’a savaş açan pek çok benzer fitne hareketi, terör örgütleri olmuştur. Günümüzde bu anlayış DAEŞ adıyla karşımıza çıkmıştır. Açıkçası bizim için DAEŞ ile PKK’nın, PYD’nin veya YPG’nin hiçbir farkı yoktur. Mademki yöntem olarak terörü benimsemişlerdir, öyleyse hepsi de aynıdır. Çünkü terör kadın-erkek, çocuk-yaşlı ayrımı yapmadan tüm masumları hedef alan, hiçbir ahlaki ölçüsü olmayan, hiçbir kuralı olmayan, sadece kandan ve acıdan beslenen bir yapıdır” diye konuştu.
DAEŞ ve PKK içinde yer alan ve hala bu örgütlerin gerçek yüzünü görememiş kişilere “Gelin bir an önce bu yanlıştan dönün. Kendi inancınızın mensuplarına, kendi milletinize, kendi ülkenize zarar vererek elde edeceğiniz hiçbir şey yoktur, olamaz” diyerek seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Kardeşlerim; hiçbir zaman unutmayalım, çok geç değildir. Bilakis son gelişmeler göstermektedir ki sizi teslim alan örgütten ayrılmanız için tam zamanıdır diye sesleniyoruz. Değerli kardeşlerim; terör örgütlerinin amacı ülkemizin bütünlüğünü ve milletimizin birliğini bozmaktır. Hamdolsun milletimiz bu gerçeği gördü. Terör eylemleri karşısında sabrını, metanetini, dirayetini asla kaybetmeden dimdik durmuştur, durmaya devam etmektedir.”
“NE YAPARSANIZ YAPIN BİZ DİMDİK AYAKTAYIZ”
Dün akşam Kilis’e iftar programına gitmeden önce kendisine, ‘Gelmezseniz isabetli olur’ dendiğini, kendisinin de ‘Geleceğim, oradaki kardeşlerimin canı benden daha ucuz değil ve onlarla beraber olacağım’ dediğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftar programında eşi Emine Erdoğan ile birlikte Kilislilerle ve Suriyeli göçmenlerle bir araya geldiğini söyledi ve “Orada muhacir vardı, orada ensar vardı, hepsi biraradaydı. Ve o birlik, o beraberlik, o bütünlük bütün o DAEŞ sempatizanlarına bir cevap veriyordu; ‘Ne yaparsanız yapın işte biz dimdik ayaktayız, işte biz buradayız.’ diyorlardı” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin en eli kanlı, en vahşi terör örgütlerinin neredeyse hepsinin ortak hedefi haline gelmiş olmasının düşündürücü olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz, terör örgütleri, terör eylemleri, teröristler aracılığıyla ülkemize verilmek istenen mesajları gayet iyi biliyoruz. Cevabımızı da her fırsatta veriyoruz. Devleti ve milletiyle bir bütün haline gelmiş olan Türkiye’yi eskiden olduğu gibi bu tür dayatmalarla rayından çıkartabileceklerini sananlar yanıldıklarını gördükçe saldırıların dozajını da artırıyorlar. Ama biliyoruz ki mertçe mücadele etmeyi beceremeyen bu tür güçler fırsat ellerine geçtiğinde ne kadar zalimseler, başarısız olduklarında da o derece korkaktırlar, o derece sinsidirler. Türkiye’nin terörle mücadele ettiği her başarı, uluslararası alanda hareket alanını genişletmek için attığı her adım bunların yüreğine korku salıyor. İnşallah çok yakında bu tezgâhı çökertecek, etrafımızda oluşturulmaya çalışılan kuşatmayı paramparça edeceğiz. Yeter ki kendi içimizde birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı, dostluğumuzu sıkı tutalım. Onun için de hep söylüyorum; bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım; hedefimiz bu olmalı.”
TÜRKİYE VE RUSYA İLİŞKİLERİ
Türkiye’nin Rusya ve İsrail’le ilişkilerini düzeltme yolunda attığı adımların dışarıdan olduğu kadar ülke içinden de birilerini de rahatsız ettiğini gördüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açıkçası, muhalefet partilerinin bu konudaki eleştirilerini ciddiye almıyorum. İçimizdekilerin söylediklerini onlar kendilerine kaynak telakki edip Meclis’te çıkıp onları konuşuyorlar. Fakat bütün bu eleştiriler herhangi bir politikaya, herhangi bir akla, herhangi bir analize dayalı olarak yapılmıyor. Esasen bunlara eleştiri de denilmez. Sadece bizim ak dediğimize kara, bizim kara dediğimize ak demiş olmak için bunları söylüyorlar” dedi.
Hiç ummadığı, hiç beklemediği, hiç yakıştıramadığı bazı çevrelerin de aynı koroya katılmış olmalarının kendisini üzdüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: “Şayet bizim herhangi bir sebepten dolayı eğildiğimizi, büküldüğümüzü, iddialarımızdan, tezlerimizden, davamızdan vazgeçtiğimizi düşünenler varsa, bu bize yapılmış çok büyük bir iftiradır, çok büyük bir bühtandır. Tayyip Erdoğan 40 yıl önce nasıl düşünüyorsa, nasıl hissediyorsa, nasıl mücadele ediyorsa, bugün de aynı şekilde davranıyor; bunun böyle bilinmesini isterim. Elbette bu süreçte kendimizi daha da geliştirdik, tecrübelerle zenginleştirdik, bilgimizi artırdık, ufkumuzu genişlettik. Ama mihenk noktamızı, ilkelerimizi, ölçülerimizi asla kaybetmedik. Hakkı ve hakikati savunma davamızdan zerre miktar taviz vermedik. Dün de bu milletin inancını, tarihini, kimliğini esas alarak siyaset yapıyorduk, bugün de aynı şekilde siyaset yapıyoruz. İmanın olduğu yerde imkânın mutlaka bulunabileceğini anlayışıyla çalışmaktan asla vazgeçmedik. İtikadımız gereği işlerimizi yaparken imanımıza güvenmenin yanında aklımızı da kullanıyoruz. Velhasıl biz mihenk noktamızı, özümüzü, varlık sebebimizi asla unutmadık, terk etmedik. Tam tersine, Mevlana’nın pergel benzetmesiyle bir ayağımızı bu değerlere sabitleyip diğer ayağımızla ülkemizi ve tüm dünyayı dolaşarak milletimize ve insanlığa hayırlı hizmetler kazandırmanın çabası içinde olduk. Allah ömür verdikçe de bu mücadeleyi bu şekilde sürdüreceğiz.”
“HALİD MEŞAL, MAHMUD ABBAS İLE GÖRÜŞMELER YAPARAK ADIMIMIZI ATTIK”
İsrail ve Rusya ile yapılan son görüşmelerde attıkları adımlarda ‘bütün işlerinizde istişare ediniz’ emri mucibince istişarelerini en geniş anlamda yaptıklarına ve ilgili adımları da istişare edilmesi gerekenler kimlerse onlarla yaparak attıklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şöyle devam etti: “Bizim İsrail’de muhatabımız herhalde atacağımız adımlarda Gazzeli kardeşlerimizdir, Filistinli kardeşlerimizdir. Ve biz Gazze’den İsmail Haniye olsun, Halid Meşal olsun, bu kardeşlerimizle görüşmelerimizi yaptık. Aynı şekilde Mahmud Abbas ile görüşmelerimizi yaptık ve ondan sonra da adımlarımızı buna göre attık. Kusura bakmasınlar, biz herhalde bunlar dururken başkalarıyla gidip de görüşme yapacak halimiz yoktu. Ateşin içinde olanlar bunlar, asıl yaralananlar bunlar. Günde 4 saat, 5 saat, 6 saat elektrik enerjisi geliyor, bunun dışında bu insanlar, Gazze’de karanlıkta. Arazide olanlar bunlar. Günde 4 saat, 5 saat su, bunun dışında su yok. Burada bu sıkıntıyı yaşayanlar bunlar, gıda yok. Ve bütün bunların yanında bizler hem elektrik enerjisini buraya nasıl süratle getiririz, suyu nasıl hallederiz, inşaatı nasıl yaptırtırız; bütün bunların hepsiyle ilgili görüşmelerimizi yaptık ve bütün bunları Halid Meşal kardeşimizle de, Mahmud Abbas ile de görüşmeleri yaparak, değerlendirerek adımımızı attık. Bunun dışındakiler bizim için teferruattır. Ve şu anda da bu istikamette yürüyoruz, yürümeye devam edeceğiz. Yoksa burada her şey rahat, burada huzur var, burada rahat var. Ama şu elektriklerin yanmadığını düşünün, suyun olmadığını düşünün, yani 94’teki İstanbul’un halini düşünün, onlar İstanbul’un halinden daha da berbat, onlar daha da berbat. Biz hiç olmazsa bidonlarla taşıyacak su bulabiliyorduk, onlar onu da bulamıyor, böyle bir sıkıntının içindeler. Biz şu anda atılan bu adımın bu yönü itibariyle çok çok önemli olduğunu görüyoruz.”
Bugün 14 bin tonluk yardım gemisinin Aşdod’a yanaştığını ve Gazzelilere Kızılay, AFAD ve diğer yardım kuruluşlarının vasıtasıyla yardımların dağıtılacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ay birkaç gemi göndermek suretiyle yardımların devam ettirileceğini söyledi.
“BİZİM FİLİSTİN’DE, GAZZE’DE NE YAPTIĞIMIZI ORADAKİ KARDEŞLERİMİZ ÇOK İYİ BİLİR”
“Biz bu adımları atarken, dışarıdan dedim ya hiç önemli değil, ama içeriden aynı hedefe kilitlenmiş olanların yaptığı eleştiriler bizi üzmektedir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Herkes yerini bilecek, herkes konumunu bilecek. Ve eğer bu konum bilinmezse, bu yerini herkes bilmezse bu birlik olmaz, bu beraberlik olmaz, bu kardeşlik olmaz. Sadece birliği, beraberliği, kardeşliği ne yazık ki dağıtmak olur; biz buna evet diyemeyiz. Ama kim ne derse desin biz bu yolda inanarak kararlı bir şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bizim Filistin’de, Gazze’de ne yaptığımızı oradaki kardeşlerimiz çok iyi bilir. Bunu kimseye de bizim buralardan mikrofonlarla meydanlardan anlatmamıza gerek yok, şunu-şunu yaptık demeye gerek yok. Biz ‘at denize balık bilmezse Halik bilir’ anlayışıyla yola devam ediyoruz ve bundan sonra da böyle devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin önünde terör denen bir musibetin olduğuna ve Türkiye’ye karşı ihracattan turizme ve borsaya kadar her alanda ekonomik taarruzun olduğuna dikkat çekti ve şu değerlendirmelerde bulundu: “Suriye meselesinin bugünkü haline evrilmesinin sebepleri arasında, ülkemizi güneyinden kuşatarak Türkiye’nin Orta doğu ve Kuzey Afrika’yla fiziki bağlantısını kesme amacı var mı? Var. Bu yüzden 600 bine yakın masum Suriyeli kardeşimiz hayatını bu arada kaybetti mi? Kaybetti. Aynı şekilde Irak’ta da ülkemiz aleyhine benzer oyunlar sahnelenmeye çalışılıyor mu? Çalışılıyor. Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri gibi müttefik dediğimiz Batılı devletler Türkiye’ye karşı bölgede ikircikli bir politika izliyor mu? İzliyor. Türkiye’nin bu cendereyi aşmak için hareket alanını genişletmesi gerekiyor mu? Gerekiyor. Bu yönde atılan adımların uluslar arası ilişkilerin doğası gereği bizim olduğu kadar karşı tarafın da işine gelmesi şart mı? Şart. Şayet bu adımları atmazsak, Suriye’de ve muhtemelen çok yakında Irak’ta ve Libya’da işlerin çok daha kötüye gideceği açıkça ortada mı? Ortada. Öyleyse bu manzara karşısında kollarımızı kavuşturup öylece oturacak mıyız? Elbette hayır. Bölgemizde yaşanan krizlerin düğümünü çözeceksek biz çözeceğiz, çünkü bunun acısını yaşayan bölge halkıyla birlikte biziz. Diğer ülkelerin Amerika’sıyla, Rusya’sıyla, Avrupa’sıyla, hatta İran’ıyla bölgemizdeki acıların derinleşerek sürmesinden dolayı herhangi bir zararları, herhangi bir kayıpları yok. Sınırda olan ülke biziz. Tam tersine bu durum onların işine dahi geliyor. Oysa bölgemizde kendi sınırlarımız içinde ve dışında yaşanan tüm can kayıpları bizim kaybımızdır. Ekonomik kayıplar da bizim kaybımızdır.”
“BU ÜLKE SADECE 79 MİLYONUN ÜLKESİ DEĞİLDİR”
Suriye, Irak, Filistin ve Libya’dakileri Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’dakilerden ayrı görmediklerine yapan ve şartların getirdiği fotoğrafa göre yeni politikalar belirlemekten geri durmadıklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu yaparken de şehitlerimizin, ecdadımızın, tarihimizin, kardeşlerimizin karşısında mahcup olacak bir tavrın, bir pazarlığın içine asla girmedik, girmeyiz. Tüm insanlığın vicdanının suskun kaldığı her yerde Türkiye olarak sesimizi yükseltebilmek ve daha önemlisi sesimizi dinletebilmek için hem güçlü olmak, hem de etkinliğimizi artırmak mecburiyetindeyiz. Bu ülke sadece bizim, sizin, 79 milyonun ülkesi değildir. Yüzlerce milyon mazlumun, mağdurun, garibin gözü de, gönlü de inanın bu ülkeye dönmüş durumdadır. Kendi geleceklerini bizim geleceğimizle eş tutan bu insanları hayal kırıklığına uğratamayız. Sorumluluğumuz büyük. Biz de önümüzdeki şartlar ve imkânlar çerçevesinde bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz” sözlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Makam-mevki, mal-mülk, bunların hepsi geçicidir. Aslolan hep söylediğim gibi bu kubbede hoş bir seda bırakmaktır. Kimilerinizle yarım asrı bulan dostluğumun olduğu sizlerden ricam;, hep birlikte işte bu hoş seda için çalışmamızdır. İkbal hesaplarını geride bırakmış olmanın verdiği rahatlık ve huzurla ülkemize ve milletimize daha fazla, daha güzel neler kazandırabileceğimizin gayreti içinde bulunmalıyız. Unutmayalım ki, bir alanda hizmet imkânı kalmadığında diğer alanlar bizi bekliyor. Ülkesine, milletine, davasına faydalı olmak isteyen için yol da çok, imkân da çok. Sivil toplum faaliyetleri siyasetten, bürokrasi, işadamlığından daha az değerli değildir, yeter ki kalbimizdeki aşk, yüreğimizdeki azim eksilmesin. Biz büyüklerimizden bu terbiyeyi aldık. 40 yılda faaliyetlerimizde hep bu anlayışla yürüdük.”
Her alanda en iyi eğitimleri almış, kendini yetiştirmiş, artık işlerin güçlerin ucundan da tutmaya başlamış bayrağı devredecekleri yepyeni bir neslin geldiğini memnuniyetle gördüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında son yıllarda yapımı tamamlanan büyük projelere ve savunma sanayinde attıkları adımlara dikkat çekti ve bunların birilerini rahatsız ettiğini ifade etti.
“KÖKLERİMİZE, MİLLETİMİZE, BAYRAĞIMIZA, DEVLETİMİZE SIKI SIKIYA SAHİP ÇIKACAĞIZ”
“40 yılı bulan siyasi mücadelemizde bizi diğerlerinden ayıran en önemli şey inancımızdı, samimiyetimizdi, hasbilikti, cesaretimizdi, çalışkanlığımızdı. Bu vasıflarımızı kaybetmediğimiz sürece Allah’ın izniyle bizleri kimse geriletemez” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: “Yeni nesilleri de mevcut birikimlerine ilave olarak bu vasıflarla mücehhez şekilde yetiştirdiğimizde inşallah Türkiye’nin geleceğinden de emin olabiliriz. Zaman zaman ifade ediyorum, köksüzlük kötü bir şeydir. Bu ülkeyle ve bu milletle bağını kopartmak pahasına küresel yapıların esiri haline dönüşenlerin hallerini görüyoruz. Paralel yapıyı işte bu hastalık yoldan çıkardı. Bölücü terör örgütünü destekleyenler de aynı hastalıktan muzdariptir. Kendilerine sosyalist diyen, liberal diyen, güya demokrat diyen kesimlerin de sorunu aynıdır. Biz varlığını bu ülkeye, bu millete hizmet ettiğimiz ölçüde anlamlı gören bir kadro olarak bu yanlışa asla düşmeyeceğiz. Köklerimize, milletimize, bayrağımıza, vatanımıza, devletimize sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Yeni nesillerin de bu şuurla yetişmesini sağlamalıyız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.”
Konuşmasının sonunda davetlilerin Ramazan ayını ve Ramazan Bayramı’nı tebriklerini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, “Dostluğunuz, ahde vefanız, kadirşinaslığınız, sevginiz, yol arkadaşlığınız için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum” diyerek tamamladı.