Başbakan Binali Yıldırım, "Bu darbe girişiminde de gördük ki burada bir güvenlik zafiyeti var. Hiyerarşi, komuta kademesiyle alt kademe arasında bazı sorunlar var. Bu sorunları ortadan kaldıracak şekilde yeniden yapılanmaya gideceğiz." dedi.
Başbakan Yıldırım, Bloomberg News'te katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye'nin büyük bir felaketin eşiğinden döndüğünü belirten Yıldırım, şöyle devam etti:"Maalesef silahlı, kanlı bir darbe girişimi, milletimizin direnciyle, hükümetimizin ve Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle başarısız hale getirildi ve ülkede işler normale döndü. Bu darbeye sebep olanların bu işten kolay kurtulmalarını kimse beklemesin. Çünkü arkada 246 şehidimiz, binlerce yaralımız var. Bunların hesabı sorulacak. Hesap sorarken intikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz, adalet ile hareket edeceğiz. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinin gereği neyse o yapılacak."
Başbakan Yıldırım, Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturmanın ne kadar derine gideceğini yargının belirleyeceğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Bizim belirlememiz söz konusu değil. Biz sadece yargının işini yapması için gerekli desteği vereceğiz. Ama zannediyorum büyük oranda zaten bu işin içinde olanlar, bu işe karışanlar, fiilen bu darbe girişimini yönetenler halihazırda zaten adalete teslim oldu. Geriye kalan çok fazla insan olduğunu düşünmüyorum. Şu anda zaten çatışma yok. Çatışma dediğiniz, 15 Temmuz gecesi saat gece 10.00'da başladı ve olay, ertesi günü sabah 04.00'te, 05.00'te bitti. Onun dışında herhangi bir çatışma, herhangi bir can kaybı söz konusu değil. 04.00'ten itibaren de artık bu işe karışan bütün zanlılar, şüpheliler toplanmaya başlandı. Şu anda onların sorguları devam ediyor. Bazılarının sorguları sürüyor, bazıları tutuklandı, bazıları da halen aranıyor."
DARBE GİRİŞİMİ SONRASINDA İLAN EDİLEN OHAL UYGULAMASI
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından çıkarılan olağanüstü hal (OHAL) durumunun üç aydan daha fazla uzatılıp uzatılmayacağına yönelik soruya Başbakan Yıldırım, "Şöyle, Fransa'yı düşünün, Fransa'da bir terör hadisesi oldu. Birinci sefer yetmedi, ikinci sefer uzadı. Şimdi üçüncü kez de uzattılar. Altı ay daha uzattılar. Yani biz uzatmaktan yana değiliz. Bir kere bunu söyleyeyim. Ama üç ay içinde bütün bu işleri yoluna koyarsak, kaldırırız. Ama hala yapmamız gereken işler varsa, ihtiyaç varsa şüphesiz uzatmayı da gözardı etmeyiz, bunun bilinmesi gerekir." dedi.
"Fransa'da yaşanan olay ile Türkiye'de yaşanan olay kıyas bile kabul etmez." ifadesini kullanan Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü orada sadece bir terör hadisesi oldu, insanlar hayatını kaybetti. Burada ülkenin rejimini değiştirmeye, demokrasiyi yok etmeye yönelik ciddi bir silahlı darbe girişimi var. Dolayısıyla bizim bu anlamda OHAL'de, Fransa'ya göre çok daha haklı gerekçelerimiz var. Bu OHAL, şunu özellikle ifade etmek isterim ki anayasaya dayanarak yapılmış bir iştir. Bizim anayasamıza göre dört şekilde OHAL veya sıkıyönetim var. Bir, ağır ekonomik koşular, ülkede büyük sıkıntılar varsa temel ihtiyaçlar karşılanamıyorsa olağanüstü hal ilan edilebilir. İki, büyük bir afet, felaket veya toplumsal şiddet olayları yaygınlaşmışsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Bir de ülkenin rejimine, meşru hükümetine karşı bir darbe girişimi varsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Biz bu durumu kullanarak olağanüstü hal ilan ettik."
Binali Yıldırım, olağanüstü hal uygulamasının vatandaş için değil, devlet için ilan edildiğini vurgulayarak, "Yani devlet için, hükümet için olağanüstü hal ilan ettik. Niye? Bu darbeye sebep olanları, bu darbenin doğurduğu sonuçları ortadan kaldırmak için gerekli hukuki süreçleri, reformları, yapısal değişiklikleri hızlı bir şekilde halletmek, bir daha darbe yaşanacak şartları ortadan kaldırmak... İşin özü, esası budur." dedi.
DARBE GİRİŞİMİNE KARIŞAN BİNLERCE İNSAN VAR
"OHAL durumunda bir takım özel tedbirler devreye sokacak mısınız?" sorusu üzerine Yıldırım, "Bir kere gayet tabii ilk kanun hükmünde kararnameyi çıkardık. Bu kanun hükmünde kararnamede neler var? Bir kere çok sayıda insan gözaltına alındığı için, bunların sorgulaması için zaman lazım. 4 gündü, bunu 30 güne çıkardık. Sadece bu işle ilgili, yani darbe girişimine karışmış, ülkenin rejimini yıkmaya çalışanlarla ilgili binlerce insan var. Bunların sorgulamasının sağlıklı yapılması için bu süreyi uzattık." karşılığını verdi.
Darbe girişimi sırasında hayatını kaybedenlerin şehit sayılması ve şehitlik, gazilik haklarından yararlanmaları için bir düzenleme yapıldığını anımsatan Yıldırım, söz konusu kişilerin yakınlarına da bir takım haklar sağlandığını bildirdi.
Başbakan Yıldırım, ayrıca darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün bütün okulları, hastaneleri, dernekleri ve vakıflarına el konulduğuna dikkati çekerek, "Devlet el koydu ama mülkiyetine el koydu. Ancak faaliyetleri kesintiye uğramayacak. Devletin kontrolünde okullar, hastaneler çalışmaya devam edecek ve sorumlu olan dernek, vakıf yöneticileri de yargıda hesaplarını verecekler. Bu da yaptığımız bir şey. Ayrıca bu darbe girişimine fiilen FETÖ ile ilgili iştirak eden askeri, sivil personel ve yargı mensupları... Bunların da görevlerine son verilmesi için yine bir düzenleme yaptık, bunu da hayata geçirdik." diye konuştu.
Bunun dışında ilerleyen süreçte başka düzenlemelerin hayata geçirileceğini belirten Yıldırım, "Nedir bu düzenlemeler? Bir kere kurumlarda, Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere, ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu darbe girişiminde de gördük ki burada bir güvenlik zafiyeti var, hiyerarşi, komuta kademesiyle alt kademe arasında bazı sorunlar var. Bu sorunları ortadan kaldıracak şekilde yeniden yapılanmaya gideceğiz. Demokratikleşme yönünde atmamız gereken daha çok adımlar var, onları da bu sürede tamamlamış olacağız. Ayrıca ekonomiyle ilgili düzenlemeler var ancak ekonomiyle ilgili düzenlemeleri bu olağanüstü hal kapsamında düşünmüyoruz. Onlar ayrıca parlamentonun normal çalıma takvimi içerisinde yapılmaya devam edecek. Onların detaylarına isterseniz gireriz." ifadesini kullandı.
"Yapılacak reformlar, bu durum, istihbarat başkanlarını da kapsayacak mı?" sorusuna Yıldırım, şöyle yanıt verdi:
"Biz öncelikle tabii kurumların buradaki yapısal sorunları neyse onları halledeceğiz. Tabii şu anda bu darbe girişimi esnasında görev başında bulunanlarla ilgili de herhangi bir zafiyet, herhangi bir hata varsa veya kasıt varsa bunları da tabii ki araştırıyoruz. Peşinen kimseyi suçlu ilan etmek bizim görevimiz değil ama bilinen bir gerçek var. Bu darbe öncesi bir istihbarat zafiyeti yaşanmıştır. Bu darbeye müdahale konusunda bir zafiyet yaşanmıştır. Bütün bunlar araştırılacak, sebepleri ortaya çıkarılacak, sorumluları ortaya çıkarılacak ve bunun hesabı hukuk sistemimiz içerisinde sorulacak."
Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin kuruluşlar açısından maliyetine ilişkin soru üzerine Yıldırım, "Bunun iki maliyeti var. Bir, manevi ve moral maliyeti. Bunun değeri yok. Bunun değerini ölçemeyiz. Parayla ölçülecek bir değer değil. Ancak bunu, Türk milleti kuvvetli bir millettir, inançlı bir millettir, kısa sürede bu darbenin oluşturduğu zihinsel moral değerlerdeki tahribatı hızlı bir şekilde atlatacak." karşılığını verdi.
Yıldırım, "Darbe günü de darbe sonrası da meydanlar hala dopdolu hiç kimse ayrılmıyor. Nitekim darbe günü de darbe sonrası da meydanlar hala dopdolu, hiç kimse ayrılmıyor, ülkeye sahip çıkıyor, devlete sahip çıkıyor. Böyle bir milletin bir vatandaşı, ferdi olduğum için de büyük bir gurur duyuyorum. Bu darbe girişiminin gerçek kahramanı Türk milletidir, Türk medyasıdır. Bunu bir kenara koyalım." ifadesini kullandı.
Darbe girişiminin Türk ekonomisine verdiği zarara işaret eden Yıldırım, Türkiye'nin kredi notunu düşüren S&P'yi eleştirerek, "Nitekim Standard&Poor's hemen not düşürdü. Bence orada da çok etik davranmadılar. Böyle bir fırsatçılık yaptılar. Biz büyük bir darbeyi defetmiş bir milletiz. Demokrasiyi ayakta tutmak için mücadele vermişiz. Bu tip değerlendirme kuruluşlarının aceleci davranmayıp, durumu iyice gördükten sonra hareket etmelerini beklerdik. Bu durum doğrusu bizi üzdü. Bunu söylemek isterim." diye konuştu.
İDEOLOJİK VEYA SİYASİ BİR KARAR
"Türk ekonomisinin bunu hak etmediğini, göstergelere bakıldığında, Avrupa ülkelerinin, borcunun Türkiye'nin borcundan fazla olduğunun görüleceğine" dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
"Yani gayri safi milli hasılaya göre oranladığımız zaman, Türkiye'nin gayri safi milli hasılaya göre borcu yüzde 30-32 civarında. Avrupa Birliği'nde bu, yüzde 116, OECD'de yüzde 93 civarında. Avrupa Birliği'nde, Maastricht kriterlerini tutturan ülke neredeyse kalmadı ama Türkiye, 2009 küresel krizinden beri çok güzel bir performans gösteriyor. Bankacılık sistemi çok sağlam, sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 15,5. Yani yüzde 8'in neredeyse iki katı. Bütün bunları dikkate aldığımızda Türkiye'nin notunu düşürecek ne var? Bu bilimsel değil. Ekonomik verilere dayalı bir karar değil. İdeolojik veya siyasi bir karar olduğu konusunda hiç tereddütümüz yok."
Yıldırım, darbe girişiminin Türk ekonomisine verdiği zarara ilişkin tespit çalışması yapıldığına dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Ekonomimizde mutlaka bir hasar oluştu ama hasarın boyutu hakkında fikriniz olsun diye söylüyorum, Rusya ile uçak krizi yaşadığımız zaman, bizim ekonomik göstergelerimizde ne kadar oynama olduysa bu darbe girişimindeki oynama da o kadar oldu. Dolayısıyla öyle ekonomiyi altüst edecek, bütün değerleri altüst edecek bir değişim yaşamadık. Hafif borsada düşüş, kurda hafif bir yukarıya doğru hareketlenme var. Faizde de politika faizinde de çok hafif bir kıpırdanma var. Ama bunlar geçici. Bunlar zannediyorum önümüzdeki günlerde normal seyrine gelecektir."
HER ŞEY SAKİN, HERKES İŞİNDE GÜCÜNDE ÇALIŞIYOR
"Bakın bir ülkede darbe oluyor. Normal şartlarda insanların paralarını çekmeleri lazım. Türkiye'de ne oldu? Millet, vatandaş elindeki dövizi götürdü bankaya yatırdı." diyen Yıldırım, darbeden sonraki üç günde, 8 milyar dolar dövizin bozdurularak, bankalara yatırıldığına işaret etti.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ATM'lerde, bankalarda, orada burada hiç öyle panik olmadı, kuyruk olmadı. 'Para vardı, yoktu, öyle Yunanistan'daki gibi ATM'ler kapatıldı, ödeme sınırları getirildi...' gibi hiçbir şey yok. Her şey sakin, herkes işinde gücünde çalışıyor. Dükkanını açtı, ticaretini yapıyor. Darbe işi tamamen bizim devletimizin, milletimizin dirayetiyle 8-10 saatte def ettiğimiz bir meseledir. Ama şehitlerimiz var, kan dökülmüştür. Uçaklardan, helikopterlerden bomba atılmıştır, mermiler atılmıştır. Tanklar insanların üzerinden geçmiştir, onları ezmiştir. Bunlar unutulmayacak. Bunlar bizi derinden yaralayan şeylerdir. Milletin verdiği paralarla, vergilerle alınan silahları, milletin üzerine çeviren, onları bu bombalarla, mermilerle, silahlarla öldüren, şehit edenler Türk değildir. Bu ülkeyi seven insanlar değildir. Bunlar küresel bir terör örgütünün birer militanıdır. Bunlar asker de değildir. Bunlar asker elbisesi içine sığınmış terörist canilerdir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Askerlerimiz, silahlı kuvvetlerimizin vatansever, yurtsever subayları, askerleri bu işin dışındadır."
BÜTÜN BUNLARA RAĞMEN TÜRKİYE EKONOMİSİ GÜÇLÜ
"Darbe girişiminin Türkiye ekonomisini baskılayacağını ya da cari açığın genişleyeceğini düşünüp düşünmediği" sorulan Yıldırım, 2016 Ocak'tan, darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz tarihine kadar Türk ekonomisinin dünyanın en fazla büyüme sağlayan, ilk 5 ekonomisi arasında yer aldığına işaret etti.
Büyümenin iyi gittiğini, cari açığın azaldığını, bütçenin fazla verdiğini, yatırımlarda hiçbir kısıntının bulunmadığını anlatan Yıldırım, büyük projelerin teker teker devreye girdiğine değindi.
Yıldırım, dünyadaki ekonomik daralmaya, dünya ticaretinin küçülmesine rağmen Türkiye'de bu gelişmelerin yaşandığını vurgulayarak, "Üstelik de Türkiye'nin her tarafında savaş var. Bütün bunlara rağmen Türkiye ekonomisi bu kadar güçlü." dedi.
Son bir yılda, 1 milyon 100 bin insana iş bulduklarını, 2009 krizinden beri iş buldukları vatandaş sayısının 7 milyonun üzerinde olduğunun altını çizen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bütün bunlar çok güzel giderken, hiç beklemediğimiz, hiç ummadığımız bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık. Bunun tabii ki olumsuz yanları var. Dünyada yabancı yatırımcıların kafası karıştı, 'Türkiye'de güvenlik, istikrar sürdürülebilir mi, sürdürülemez mi? Buraya yatırım yapalım mı, yapmayalım mı' diye der demez insanlar düşünecek. Bunu yok farz edemeyiz.
Oldu ama biz şunu söylüyoruz küresel yatırımcılara, 'Bu geldi geçti ve milli irade, halkın iradesi, bu darbecileri yok etti.' Türkiye'de artık hayat normale dönmüştür. Uzun vadeli yatırımlarınızı yapmaya devam edin. Biz önünüzdeki engelleri kaldırıyoruz. Yatırımcının önüne adeta turkuaz halı seriyoruz. Her türlü vergi kolaylığı var. Her türlü yatırım indirimi var. Stratejik yatırım mesela, katma değeri yüksek, akıl teri daha fazla olan alın terine göre yatırımlara öncelik veriyoruz ve onlara çok büyük destekler sağlıyoruz. Bütün bunları dikkate alarak yatırımcıların orta ve uzun vadede gerçek ekonomiye, yani portföy yatırımı değil de kısa vadeli bonoydu, tahvildi, hisse senediydi... Bunlar değil de gerçek ekonomiye yatırım yapmalarını sağlayacak çok güzel tedbirler alıyoruz."
26 TEMMUZ'DA 3. BOĞAZ KÖPRÜSÜ'NÜ HİZMETE ALACAĞIZ
Başbakan Yıldırım, üç paket halinde planladıkları tedbirlerden birincisinin Meclisten çıktığını ve yürürlüğe girdiğini aktaran Yıldırım, bu kapsamda şirket kurmanın kolaylaştırıldığını, şirket kurma esnasındaki maliyetlerin düşürüldüğünü, teminatların sadece gayrimenkul değil, menkul kıymetlerin de teminat olarak gösterilmesinin yolunun açıldığını belirtti.
Doğu'daki bölgelere yatırım yapılacaksa 5 yıl süreyle 10 yıl süreyle, vergi yükümlülükleri, sigorta sosyal güvenlik primleri gibi yükümlülüklerden muaf tutulduğunu, diğer taraftan da büyük yatırımlara hız kesmeden devam edildiğini dile getiren Yıldırım, 30 Haziran'da Osmangazi Köprüsü'nü açtıklarını, 26 Temmuz'da 3. Boğaz Köprüsü'nü hizmete alacaklarını bildirdi.
Dünyanın en büyük havaalanının ilk etabını 2018'in başında, boğazı denizin altından geçen Avrasya Tüneli'ni 20 Aralık'ta hizmete alacaklarını vurgulayan Yıldırım, 2016'da da dünyanın en uzun köprüsü Çanakkale Köprüsü'nün temelini atacaklarını söyledi.
"Türkiye her şeye rağmen yatırımlarına hız kesmeden devam edecek. Çünkü Türkiye 2009 küresel krizini yatırımları arttırarak aşan bir ülke oldu." diyen Yıldırım, yatırımları kısmadıklarına işaret etti.
Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:"Bizim tek problemimiz var, tasarruflarımız istediğimiz seviyede değil. Yani tasarruf oranı yüzde 15 civarında. Halbuki bunun yüzde 20 civarında olması lazım. Bunu da bugünden yarına halledemeyiz. Ne yapacağız, daha fazla yatırım yapacağız, daha fazla üreteceğiz. Milli geliri daha fazla büyüteceğiz. Daha fazla insana iş bulacağız. Böylece tasarruf oranımızı da arttıracağız. Ama cari açıktaki emniyetli durumumuz çok düşük. Cari açığımız olması bize yatırım için bir alan açıyor. Yatırım için alan açması demek, ekonominin canlanması demek. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı artırmak. Planımız bu. Yani gerçek ekonomiye yönelmek.
Bizim başka ülkelere kıyas ettiğimiz zaman bizim cari açığımız, çok çok emniyetli bir seviyede. Dolayısıyla bu alanda yatırım yapmak demek ne demek? Ekonomiyi hareketlendirmek demek. Ekonomiyi hareketlendirince de büyüme demektir. Büyümenin kalitesi de önemli. Tüketimle büyüme değil, üreterek büyüme. Dolayısıyla yatırımı önemsiyoruz. Yatırım aynı zamanda üretime dönüşüyor. Üretim, ticarete dönüşüyor. Ticaret de milli gelirin, pastanın büyümesine dönüşüyor. Planımız, bu kadar basit. Herkesin anlayabileceği bir plan."
Yıldırım, bunları yaparken mali disiplinden taviz verilmeyeceğinin altını çizdi.
Bankaların, kredilendirmedeki kriterlerinden taviz vermeyeceklerini ancak ekonominin büyütülmesine yönelik kredilendirme anlayışına geçeceklerini belirten Yıldırım, "Gerekirse öncelikli alanlarda yatırımlar için özel faizler uygulanacak, farkını da devlet kredi garanti fonundan karşılayacak. Yani bankacılık sistemi, Türkiye'de, dünyanın bir çok ülkesinden daha ileri durumda." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, şunları kaydetti:"Diyelim ki Türkiye ekonomisinde kriz oldu, darbeden sonra efendim uyarılar geliyor; daha dün Odea Bank sermaye arttırımı talebinde bulundu, 1 milyar lira. Türk özel sektörü, dünyanın her tarafından kredi alabiliyor. Darbeden sonra iki firmamız borçlanma yaptılar. 200 milyon TL'lik bir tahvil ihracatı yaptılar. Bunun yüzde 40'ını yabancılar aldı. Daha önceki tahvil ihracatında bu firmanın, vade 3 yıldı, şimdi 4 yıl geldi. Niye? Çünkü 200 milyona 500 milyon talep geldi. Dolayısıyla bunu başka bir firmamız, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'ndan daha yeni 50 milyon Avroluk bir kredi temin etti. Yani bu şunu gösteriyor, Türk ekonomisine olan güven devam ediyor. Ekonomi üzerinde oluşturulmaya çalışılan tereddütleri biz çok da iyi niyetli görmüyoruz. Bu tip manipülasyonlarla Türk ekonomisini bozmaya bunların gücü yetmez. Çünkü, bu ülkeye sahip çıkan büyük bir millet var. Bunu bu darbe girişiminde de gördük."
Yabancı yatırımcıları Türkiye'ye çekme konusunda tedbirler düşünülüp düşünülmediğine ve kanunlarda esnekliğin söz konusu olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine Başbakan Yıldırım, Çalışma Kanunu'nda esnekliği getirdiklerini, Uluslararası İş Gücü Kanunu, Ar-Ge ve Patent Kanunu'nun Meclis Genel Kurulu'nda görüşüldüğünü, çalışma hayatıyla ilgili reform paketinin görüşmesinin yapılacağını, bireysel emekliliği teşvik edecek uygulamalara girdiklerini, ayrıca Türkiye'de Bir Varlık Yönetim Fonu da kurduklarını belirtti.
Yıldırım, böylece özellikle yatırımları genel bütçe yerine, bu fondan temin etme cihetine gideceklerini bildirdi.
Türk özel sektörünün bölge ülkelerinin aksine farklı bir durumunun bulunduğuna işaret eden Başbakan Binali Yıldırım, Türk özel sektörünün küresel çalıştığını, Avrupa'dan, Uzakdoğu'dan ortaklarının bulunduğunu, böylece dünyaya açık, kendi ihtiyaçlarını görebilir olmasının önemli olduğunu kaydetti.
Yıldırım, şöyle konuştu:"Özel sektörümüzün diyelim ki finansman ihtiyacı var, hiç bize ihtiyacı yok. Gidip görüşmesini yapıyor, finansmanı buluyor, gerekli teminatlarını da veriyor. O bakımdan Türk ekonomisi özel sektörü, devletten daha liberal durumda. O yüzden de o alanda bir sıkıntı görmüyoruz. Her türlü ihtiyacını, gelecek yatırım ihtiyacını, kredi ihtiyacını karşılayabilecek durumda. Ha zora düşen olursa ne olacak? Orada da biz yanındayız, kredi garanti fonumuz var. Onu devreye sokacağız, yeniden yapılandıracağız. Yeniden yapılandırınca işlerini yoluna koyacak ve hem taahhütlerini, borçlarını ödeyecek hem de üretime devam edecek, istihdama devam edecek. Biz ekonomiyi şöyle görüyoruz; biz öldürmek değil, yaşatmayı hedef alıyoruz. Diyelim ki yatırımcısınız, devlete vergi borcunuz var, sigorta prim borcunuz var, etrafınızdaki mal alıp verdiğiniz insanlara borcunuz var, yükümlülükleriniz var. Ne yapacağız? Hemen sizin tepenize çöküp işinizi elinizden alırsak kime ne faydası var? Yani devlet alacağını alamıyor, vatandaş alacağını alamıyor. Adamı kurtarmış olursunuz.
Ama biz öyle yapmıyoruz, yaşatalım diyoruz. Sen, bir sıkıntı içerisine girdin, oturalım ne kadar ihtiyacın var, şu kadar ihtiyacın var. Sana bunu verelim, yeniden yapılandıralım, senin borcun. Sen üretmeye, insan çalıştırmaya devam et. Ürettiklerini de satmaya devam et. Böylece, hem ekonomi yavaşlamamış olur hem de sen sorununu gidermiş olursun. Ülke de kazanır, sen de kazanırsın. Bakış açımız budur."
PARLAMENTO REFORMLARI ÇIKARACAK
Başbakan Yıldırım, "Ekonomiyle ilgili önümüzdeki süreçte herhangi bir acil durum tedbiri beklemiyorsunuz değil mi?" sorusuna, "Ekonomi açısından hayır." yanıtını verdi.
Yıldırım, darbe teşebbüsünden önce kamuoyuna ilan ettikleri ekonomik müjde paketinin bulunduğunu, bunun birinci bölümünün yasalaştığını, ikinci bölümünün görüşüldüğünü, üçüncü bölümünün de sırada olduğunu belirtti.
Bunlar çıkarıldığında, ekonomiyle ilgili ayrı bir tedbir almaya ihtiyaç bulunmadığını kaydeden Başbakan Yıldırım, "Parlamento, normal çalışmasını sürdürüyor ve bu reformları çıkaracak. Ama diğer yandan da bir olağanüstü hal yetkisi aldığımız için, ülkenin güvenliğine, asayişine, bu terör örgütlerinin yok edilmesine yönelik düzenlemeler yapıyoruz. İki şey ayrı gidiyor. Asla ve asla ekonomiyle ilgili konuları biz olağanüstü halin içinde düşünmüyoruz. Bunu da tamamen normal reform süreci, parlamentoyla hükümet arasında devam ediyor. Ha şu var, ekonomi dinamik bir yapıdır. Öyle bir gelişme olur ki bir tedbir almanız gerekir. O tedbiri alacaksınız. Onlar günü birlik verilecek kararlardır." diye konuştu.
AK PARTİ BU DARBEDEN GÜÇLÜ ÇIKTI
"Başbakanlık görevine geldiğinizde, Türkiye'nin temsili demokrasi sisteminin değiştirilerek, Başkanlık sistemine geçileceğini söylemiştiniz. Bu konuda bir referandum yapmayı planlıyor musunuz ya da bir erken seçime gitmeyi düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Erken seçim diye bir şey söz konusu değil, altını çiziyorum ve net olarak ifade ediyorum. Bu yönde de kafa karıştırmaya çalışanlar var, 'işte hükümet, AK Parti bu darbeden güçlü çıktı, bir baskın seçim yapacak' falan, bunlar bizim aklımızda, fikrimizde yok. Öyle bir etik de bulmayız bunu. Biz 4 yıllığına milletten yetki aldık, o yetkiyi sonuna kadar kullanacağız. Ama o yetkiyi elimizden almaya kalkanların da tepesine balyoz gibi ineriz, indik. Bundan sonra da böyle aklından, fikrinden geçirenler varsa, ayaklarını denk alsın. Seçim yok, geçim var. Vatandaşın geçime ihtiyacı var, işe güce ihtiyacı var. Seçim yorgunu oldu vatandaş, durmadan seçim. Geçen sene 3 tane seçim yaptık. Bir daha seçimle kaybedecek vaktimiz yok. Onun için seçim demek, ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması demek, seçim demek, programların yarıda kalması demek, seçim demek öngörülebilirliğin, ileriye yönelik planların ertelenmesi demek. Dolayısıyla seçime ihtiyaç olmadığı halde, seçimi gündeme getirmek, ülkeyi sevmek demek değildir. Onun için böyle bir programımız yok. Bunu söyleyeyim."
Başkanlık sisteminin bugünün meselesi olmadığını belirten Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:"Türkiye'de yeni Anayasa yapılması, bütün partilerin başından beri, son 15 senedir istediği bir konudur. Başkanlık sistemi de zaten yeni anayasa içerisinde ele alınması gereken bir husustur. Dolayısıyla, bizim şimdi Başkanlık sistemi veya yeni Anayasa'yı tek başına, AK Parti olarak yapma şansımız yok. Onun için ne yapmamız lazım? Uzlaşmamız lazım. En az 330 'evet' oyu alacağız ki parlamentoda teklifimiz, yeni Anayasa teklifimiz Başkanlık da dahil olmak üzere, sistem teklifimiz, referanduma gidebilsin. Şu anda bizim bunu tek başına yapma şansımız yok. O yüzden partilere de çağrıda bulunuyoruz, diyoruz ki gelin, bir olalım. Hepimizin, 79 milyon milletin ihtiyacını karşılayacak, herkesin 'bu Anayasa'nın içinde ben de varım, bu Anayasa beni de kapsıyor' diyebileceği bir değişikliği yapalım ve bunu halkımızın onayına sunalım. Bizim pozisyonumuz bu. Dün de böyleydi bugün de böyle."
HALK İRADESİNE RAĞMEN İKTİDAR OLUNMAZ
Başbakan Binali Yıldırım, "Başkanlık sistemi, ne için gerekli? İstikrar için, güven için. Başkanlık sisteminde işte bu ve buna benzer maceraya kalkışanlar olamaz. Çünkü mutlak siyasi irade hakimiyeti vardır. Zayıf iktidarlarda ancak bu darbecilerin hevesi artar ama şimdi AK Parti iktidarında buna benzer girişimler çok oldu. Her seferinde, bunu etkisiz hale getirmeyi başardık. Nasıl başardık? Çünkü millet arkamızdaydı. Eğer halkınız arkanızda durmazsa ne kadar güçlü olursanız olun, hiç faydası olmaz yok olup gidersiniz. Halka rağmen, iktidar olunmaz. Halk iradesine rağmen, iktidar olunmaz." değerlendirmesini yaptı.
Onun için bu konuları diğer siyasi rakiplerle görüşmeye her zaman hazır olduklarını ifade eden Yıldırım, "Yapacağımız bir değişiklik, sistem değişikliği, Anayasa değişikliği, toplumun yüzde 100'ü değilse bile, büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım. Onların kabul edebileceği bir metin olması lazım. Bunu da tek başına yapamayacağımız aşikar, onun için bütün partilerle mutlaka birlikte çalışmamız gerekiyor." dedi.
"Bu durumu, diğer partilere ulaşma konusunda bir fırsat olarak mı değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya Yıldırım, "Açıkçası tabi bunu henüz test etmedik, ümit ederim öyle olur. Biz bu planımızdan vazgeçmiş değiliz." karşılığını verdi.
"Darbe oldu diye her şeyden vazgeçeceğiz, kenara çekileceğiz diye bir şey yok. Bunu kimse bizden beklemesin." ifadesini kullanan Başbakan Yıldırım, milletin talebini, beklentisini karşılamak için her türlü çalışmayı yapacaklarını, kendilerine bir fedakarlık düşüyorsa, bu fedakarlığı da gerçekleştireceklerini bildirdi.
Yıldırım, "Ama yeter ki sorunlar, sürekli konuşulup ortada bırakılmasın. Sorunları konuşalım ama çözüm için de adım atalım. Çünkü zamanın da bir maliyeti var, zaman da para. Bazen paradan daha kıymetli. Kaybettiğiniz parayı geri getirebilirsiniz ama zamanı geri getirme imkanı yok. Onun için biz reform çalışmalarına, hiçbir şekilde yavaşlatmadan, hız kesmeden devam edeceğiz." dedi.
GÜNEYDOĞU'DA DA AYRI BİR SORUNUMUZ VAR
Başbakan Yıldırım, "HDP ve diğer siyasi partiler, darbe girişimi sonrasında iktidarın yanında olduğunu söylediler. Bu durum, doğudaki sorunların çözümü konusunda da fırsat olabilir mi?" sorusu üzerine, şu görüşlerini paylaştı:
"Darbeyle ilgili konuda açık şekilde darbeye karşı olduğunu ve bizim yanımızda olduğunu ifade eden parti Anamuhalefet partisi, CHP. Lideri ve partililerin tamamı, meydanlardaydı, bizi destekledi. MHP de destekledi, orada da ciddi bir destek aldık. HDP ise darbeye karşı hazırlanan ortak bildiriye imza atarak, onlar da destek verdiler. Ama darbe gecesi bir karşılıklı temasımız olmadı. Buradan Güneydoğu'ya gelirsek, Güneydoğu'da da bizim ayrı bir sorunumuz var. Bir darbe olayı yaşadık ama orada da bölücü terör örgütü var. Ülkeyi bölmek istiyorlar. Ülkenin o bölgede yaşayan insanlarını öldürüyorlar, polisi şehit ediyorlar, askeri, korucuları şehit ediyorlar. Masum insanların üzerine bomba atıyorlar. O da ayrı sorun alanımız. Bu darbeyle nasıl mücadele ediyorsak, orada da aynı mücadeleyi sürdüreceğiz. Ne zamana kadar? Bu ellerinde silah olan terör grupları artık silahları bırakacaklar, bir daha ellerine almamak üzere bırakacaklar ve açıkça diyecekler ki 'bizim Türkiye'yi bölmek gibi bir hedefimiz yok, sorunlarımızı üniter devlet yapısı içerisinde, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet çatısı altında çözmek istiyoruz. Konularımızın burada hallolmasını istiyoruz' diyecekler. O zaman zaten orayla ilgili bir sorun kalmayacak ama yurdun her tarafında bombalar atarak, İstanbul'da, Ankara'da, Diyarbakır'da, başka bölgelerde insanları toplu katliam yapmaya devam ederlerse, masum insanları öldürmeye devam ederlerse, askeri-polisi öldürmeye devam ederlerse, bizim onlarla konuşacak bir şeyimiz yok."
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KÜRTLER GİBİ BİR SORUNU YOK
HDP'nin maalesef bu terör örgütünden kendini ayıramadığını vurgulayan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:"Şunu çıkıp dese 'bu terör örgütüyle benim bir alakam yok, bunların yaptığı işleri benimsemiyorum ve şiddetle lanetliyorum, kınıyorum' dese, HDP konuşulabilir, görüşülebilir bir partidir. Ama maalesef böyle bir durum yok. Onlar terör örgütünün, PKK terör örgütünün, YPG, KCK terör örgütlerinin etkisi altında siyaset yapmak gibi bir zorlukları, sıkıntıları var. O yüzden de biz oradaki problemi şöyle görüyoruz, bu, terör örgütüyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında bir sorun değildir, aslında bölgede yaşayan Kürtleri düşünen bir terör örgütü yok. Terör örgütünün Kürtler gibi bir sorunu yok.
Sorun ne? Sorun, bölgede yaşayan Kürtlerin en büyük sorunu, PKK terör örgütü. Onların yaşamını da, geleceğini de zehir ediyor. Ülkenin güvenliğini ve istikrarını da maalesef olumsuz yönde etkiliyor. Enerjimizin bir kısmını oradaki vatandaşlarımızın güvenliğini, huzurunu sağlamak için harcamak zorunda kalıyoruz. Oradaki terör örgütleriyle mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Ama bunlar tabii Suriye'den, Irak'tan, orada yaşanan istikrarsızlıklardan yararlanarak, Türkiye'ye geçiş yapıyorlar. Bunların, terör örgütlerinin amacı, adam öldürmek. Bunların kutsalı yok, dini yok, hiçbir kutsal değerleri yok. Bunlar kendilerine verilen vazifeyi yapıyorlar. 'Git öldür', öldürüyor."
KÜRESEL YATIRIMCILARI DAVET EDİYORUZ
Türk ekonomisinin güçlü olduğunu belirten Başbakan Yıldırım, "Yatırımcılar hiç endişe etmesin. Küresel yatırımcılar gelip, Türkiye'ye yatırım yapmaya devam edebilirler. Tabi ki bir darbe yaşanmıştır. Bunu yok sayamayız. Ama o kadar güçlü bir milletiz ki hemen darbenin etkisinden kurtardık ve bunu bir bayrama dönüştürdük. O kadar güçlü bir ekonomimiz var ki ufak kıpırdanmalarla, sıyrıklarla tabiri caizse bu darbeyi geçiştirdik. Türkiye, büyük projeleri birer birer hayata geçirecek, diğer yandan da Türkiye ekonomisinin, gerçek ekonominin büyümesi için yatırımları artırmaya, onlara destek olmaya devam edeceğiz. Onun için küresel yatırımcıları davet ediyoruz. Türkiye hala yaşanan bu küresel krizde en güvenli limandır. Yatırım yapılacak en güzel ülkelerden biridir." diye konuştu.