Başbakan Binali Yıldırım, NTV-Star televizyonu ortak yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Yıldırım, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimini engellemeye çalışırken 246 kişinin şehit olduğunu belirterek, "Bu sivillerimizin de en üst düzeyden şehit sayılması için kanun çıkardık ve bu terör örgütünün el konan vakıfları, dernekleri, okullarının adlarına da şehitlerimizin adını vereceğiz, değiştirip her bir şehidimizin adını vererek orada yaşatacağız." dedi.
FETÖ'nün darbe girişiminin yaşandığı geceye ilişkin soru üzerine Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz gecesini "Türk demokrasisi, milli irade ve milletin geleceği adına karanlık ve uzun bir gece" olarak nitelendirdi.
Darbe girişimi meydana geldiğinde yakın çalışma arkadaşlarıyla kısa bir istişare yaptıklarını ifade eden Binali Yıldırım, "Dedik ki 'Bu milletin emanetini yere düşürmeyeceğiz, gerekirse canımızla ödeyeceğiz ama asla ve asla bunlara pabuç bırakmayacağız'. Daha sonra bu düşüncemizi, Cumhurbaşkanımızı aradık kendisiyle görüştüğümüzde aynı kanaatte olduğunu gördük." diye konuştu.
Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir karar verdiklerini belirterek, şunları söyledi:
"Bu işle biz mücadele ederiz ama şu anda güçlerimiz orantılı değil. Onlar devletin tankını, tüfeğini, uçağını gasbetmişler ve milletin üzerine acımasızca saldırıyorlar. Bizim elimizde ne var? Bizim elimizde tank, uçak, tüfek yok. Bizim elimizde polis teşkilatımız, özel harekatçılarımız var, bu kadar. Ama onların göremediği bir güç daha var, o da millet. Milletle savaş yapılmaz. Millete savaş yapıp da galip olan dünyada hiçbir ülke görülmemiştir. Dedik ki 'Biz mücadelemizi vereceğiz ama işin sahibini de haberdar edeceğiz, meydanlara davet edeceğiz'. Oradan çağrımızı yaptık, Cumhurbaşkanımız da biz de 'Ey ahali, Türkiye büyük bir silahlı darbe girişimiyle karşı karşıyadır, iş başa düşmüştür, lütfen herkes üzerine düşeni yapsın'. Bu yetti zaten. Akın akın insanlar o bombalara, tanklara, mermilere meydan okuyarak, önüne durarak, üzerine çıkarak, 'Benim bedenimden geçmeden geçemezsin' diyerek meydanlara indi."
ABARTILI BİR KORUMA EKİBİ YOK
O gece yanında olan korumaların sayısı ve can güvenliğine ilişkin durumun sorulması üzerine Başbakan Yıldırım, "Öyle abartılı bir koruma ekibim yok. Eskiden beri koruma işinde çok abartıyı sevmiyorum. Onların, korumaların adeta benim vatandaşımla aramdaki mesafeyi açtıklarını düşünürüm ve hep korumalarım da benden şikayet eder 'çok riskli hareket ettiğim' yönünde. Bir kalabalık görsem hemen içine dalarım, onlarla sarılırım, sohbet ederim bunu engellemeye çalışmalarını da doğrusu hiç hoş karşılamam." ifadelerini kullandı.
FETÖ'nün darbe girişiminin olduğu gece Boğaziçi Köprüsü'nden geçtiklerini, kısa bir süre sonra ise köprünün darbe yanlısı askerler tarafından tutulduğunu anlatan Yıldırım, "Genel değerlendirme yani bizim oradan geçeceğimiz hesap edilerek köprüye inilmiş. Yoksa köprünün ilk anda tutulması gereken bir stratejik bir hedef olması çok anlamlı değil." şeklinde konuştu.
Binali Yıldırım, darbe girişiminde bulunan FETÖ üyelerinin zamanlamayı tutturamadığını, Allah'ın kendilerine yardım ettiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Biz geçmiş olduk. Tuzla'da konuta varmadan öğrendik gariplik olduğunu ve oradan hemen Genelkurmay Başkanı'nı aradık, telefonu çalıyor, cevap vermiyor. İçişleri Bakanı'nı arıyoruz telefonu kapalı, daha sonra öğrendik Erzurum'dan geliyormuş. Kimi arıyoruz, ses yok. Bu sefer tabi biraz daha işin ciddi olduğu kanaati bizde hasıl oldu ve hemen orada şunu yaptık. Durumu bir anlamam lazım, neler oluyor, bir kanaat oluşturup ve vatandaşlarımızla bunu paylaşmamız lazım. Ne diyeceğiz çıkıp, yani vatandaş bir şey bekliyor, onları rahatlatacak gerçek bilgiye ihtiyacı var. Hemen şunu yaptık, Ankara Valisini, Emniyet Müdürünü, İstanbul Valisini, Emniyet Müdürünü aradım, 'Nedir kardeşim' deyince, oralardan aldığım bilgilerden sonra şöyle bir sonuca vardım; 'Bu bir kalkışma ve bu kalkışma silahlı kuvvetler içerisinde bir grubun işidir, bunun silahlı kuvvetler komuta kademesiyle, onların iradesiyle ilgisi yok, o iradenin dışında gelişen bir iştir'."
VATANDAŞ AKIN AKIN İNDİ MEYDANLARA
Söz konusu gece konvoyuna saldırı olduğunun da hatırlatılması üzerine Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
"3-5 araçtan oluşan bir konvoy. Biz Cumhurbaşkanımız ile de temas kurduk, onunla da durum değerlendirmesi yaptık, aynı kanaati orada da gördük ve hemen onun arkasından Cumhurbaşkanımız da biz de vatandaşı meydanlara çağırdık, ülkeye, istiklaline, istikbaline sahip çıkması gerektiğini söyledik. Allah'a şükür vatandaş akın akın indi meydanlara ve darbecilere, darbe bozuntularına karşı çok asil bir duruş gösterdi. Hayatını ortaya koydu. 246 şehidimiz var, yaralılarımız var. Hemen biz bugün ilk aldığımız kanun hükmünde kararnamede (KHK) bu sivillerimizin de en üst düzeyden şehit sayılması için kanun çıkardık ve bu terör örgütünün el konan vakıfları, dernekleri, okullarının adlarına da şehitlerimizin adını vereceğiz, değiştirip her bir şehidimizin adını vererek orada yaşatacağız."
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını paylaşan Yıldırım, "Bütün bu gece mücadeleler, hava kuvvetleriyle, polisle orayla burayla görüşmeler... Olayın sevk ve idaresi bitti artık. Olay neredeyse tamamlandı, Ankara'ya döneceğiz. Ilgaz sapağında, anayola, Çankırı tarafına geçecekken baktık bir jandarma aracından ateş açıyorlar bize. Ne iş bu durup dururken... Hemen arkadaşlar karşılık verdi. Ondan sonra bizim şoför, yakın korumanın da talimatıyla geri vitese taktı. 500 metre geriye kadar gittik, atış menzilinin dışına çıktık. Daha sonrası malum." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, ateş açan askerlerin darbeci olup olmadığına yönelik soru üzerine, "Yani bize niye ateş etsinler. Biz normal araçlarda gidiyoruz, seyahat eden vatandaşlarız. Niye ateş etsinler. Normal bir şey değil ki." karşılığını verdi.
Daha sonra Ilgaz Kaymakamı'nın evine gittiklerini belirten Yıldırım, "Kaymakamın evine gittik, üstümüzü başımızı değiştirdik, yüzümüzü yıkadık. Bir iki lokma ikramda bulundular. Ondan sonra da kalktık geldik. Öğlen de malum Çankaya Köşkü'nde vatandaşlarımızla tekrar canlı yayında bir araya gelip, bütün hikayeyi anlattım." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, olay sırasında "eşi Semiha Yıldırım ile çalışma arkadaşlarının" yanında olduğunu aktardı.
TATMİN EDİCİ CEVAP ALAMADIM
"Darbe girişimini sizin ve Cumhurbaşkanının haber alması konusunda çok şey söylendi ama sonradan Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarıyla 'Bize haber vermede neden gecikme oldu?' diye bir konuşma oldu mu? Bizimle paylaşabilir misiniz?" sorusu üzerine Yıldırım, şunları ifade etti:
"Gayet tabii. Bu sır olmaktan çıktı. Cumhurbaşkanımıza da, bana da darbeyle ilgili önceden bir bildirim olmadı. Biz nasıl öğrendiğimizi de kamuoyuna açıkladık. Önce Cumhurbaşkanımız, sonra ben açıkladım. Bunu sordum, Genelkurmay Başkanı'na da Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı'na sordum ama tatmin edici cevap alamadım. Tabii bununla o an için uğraşacak vaktimiz yok. Bizim için öncelikli mesele o değil. Öncelikli mesele, Türkiye'nin, milletin başına bela olmuş bu alçak saldırıyı tamamen ortadan kaldırmak, vatandaşı, ülkeyi yüzde yüz emniyet içinde görmek. Şu anda da yine ona yoğunlaşmış durumdayız."
"İlk anda Fetullahçı Terör Örgütü kanaati nasıl oluştu?" sorusu üzerine, "İlk anda dikkat ederseniz 'bir grup' diye bahsediyorum ama daha sonra ilerleyen saatlerde, zannediyorum yarı geceye yakındı. Adını da koyduk. Nasıl adını koyduk, çünkü bu işe karışanlar ve olayın gelişmesi de bize yeterince ipucu verdi ve Fetullahçı Terör Örgütü'nün işidir diye adını da koyduk. Bunda da yanılmadığımızı sonradan gördük." karşılığını verdi.
MEYDANLARI BOŞ BIRAKMAYIN
Başbakan Yıldırım, "İkinci girişim konusunda bize ne gibi ipuçları verebilirsiniz, nasıl bir şey olabilir? Vatandaşlara bu konuda nasıl mesajlar olur?" sorularını şöyle yanıtladı:
"Şu an vatandaşlarımıza mesajımız şu, artık gündüzleri herkes normal hayatına dönsün, işine gitsin, gücüne gitsin, ziyaretlerini yapsın. Yani normal hayatta ne yapıyorsa hepsini yapsın ama iş, güç bittikten sonra da meydanları boş bırakmasınlar. Şenlik havasında demokrasi nöbetini tutmaya devam edelim. Bizden gelecek ikinci bir talep, istek oluncaya kadar.
Diğer yandan niye tehlike devam ediyor. Tamam biz, bu işin ele başlarını aldık, yargıya teslim ettik falan ama şimdi koskocaman bir yapı. Silahlı kuvvetleri tarumar ettiler kısa sürede. Bütün moral değerleri bozuldu, yönetim kademelerinde boşluklar oluştu. Her ne kadar gerekli atamalar yapıldı, yerine konduysa da yine ola ki içeriden yenilmişlik duygusuyla hareket edip, çılgınlık yapmaya kalkanlar olabilir. Tedbirlerimizi alıyoruz ama yüzde yüz emin olmamız lazım. O yüzden de çok daha dikkatli olmamız gerekiyor."
SUİKAST TİMLERİ İDDİASI
Başbakan Yıldırım, "suikast timlerine" ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine, "Maalesef bu olaydan sonra çok fazla bilgi kirliliği oluyor, çok fazla panik oluşturacak mesajlar geliyor. Sosyal medya çok orantısız ve kötü bir şekilde kullanılıyor. Buna şahit oluyoruz. Bunların belki de amacı bu. Yani insanların özgüvenini yok etmek, panik oluşturmak ve yeni bir kalkışma zemini hazırlamak. Ama her şeye rağmen en küçük ihbarı, en küçük haberi atlamıyoruz. Dikkate alıyoruz ve gereğini yapıyoruz. Bütün birimlerle irtibat halindeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Şu anda Genelkurmay Karargahının işbaşında olduğuna" işaret eden Yıldırım, gerekli çalışmaların yapıldığının ve olayın kontrol altına alındığının altını çizdi.
"Vatandaş bu kontrolü bile yetersiz buluyor, yine gözü orada 'Bir hareket var mı, yok mu' diye." ifadesini kullanan Yıldırım, "Vatandaşlar fiziki tedbirler alıyor, gidiyor nöbet tutuyorlar. Kendi aralarında sistemi kurmuşlar, vardiyalar yapıyorlar. Müthiş bir şey. Bu büyük millet, bu asil milletin ferdi olmaktan bir kez daha iftihar ettim. Bunu ancak ve ancak Türk milleti yapabilir." diye konuştu.
FETÖ'nün darbe girişiminde bulunduğu gece "havadaki uçaklara müdahalenin gecikip gecikmediğine ilişkin" soru üzerine Yıldırım, insanların tanklar karşısında göğüslerini siper ettiğini ancak havada Ankara ve İstanbul ağırlıklı bir hareketliliğin yaşandığını, helikopterlerin sokakları taradığını, uçakların bombaladığını belirtti.
VUR EMRİ
Uçaklara müdahalede gecikildiğini ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hava Kuvvetleri Komutanı'nı da derdest ettikleri için ulaşamıyoruz. Ne yapalım? Hava Savunma Komutanlığı var Eskişehir'de, orayı aradık, 'Kardeşim, bir şeyler yapın, şu uçakları durdurun, şu helikopterleri durdurun. Bunlar insanların üzerine ateş açıyorlar. Bu vahşete seyirci kalmayın'. 'Efendim işte Erzurum'dan gelecek uçaklar, yüklü değil, yüklenmesi 2 saat alır. Yüklenme de mermilerin, silahların' falan... Bir sürü böyle mazeret, mazeret. Biz de canımız sıkılmış, bağırıyoruz, çağırıyoruz. Ondan sonra 'Efendim, yazılı emir verin'. O öyle deyince benim tepem attı. Ağzıma geleni söylemeye başladım, 'Bak' dedim 'Kardeşim, bu telefonda konuştuklarımız yazılı emirdir, bunu ya şu anda uygularsınız yahut da sonra bunun hesabını verirsiniz. Vurun kardeşim, vurun. Vur emri veriyorum, ben mazeret istemiyorum'. 'Efendim, işte şehrin üzerinde vurursak şöyle olur', 'Onlar insanları vuruyor, öldürüyorlar insanları. Orada vurmayın, önüne çıkın, taciz edin, dışarı çıkarın orada vurun, onu da mı ben öğreteceğim'. Yani artık çok sinirlenmişim, her şeyi söylüyorum. Gecikmeler oldu ama yaptılar. Emri yerine getirdiler. Eğer onlar yapılmasaydı daha ağır bedeller ödenirdi."
General seviyesinde 4 kişiyle muhatap olduğunu dile getiren Yıldırım, kim olduklarını söylemenin doğru olmayacağını ifade etti.
Söz konusu kişilerin gözaltına alınıp alınmadıkları yönündeki soruya ise Başbakan Yıldırım, gözaltında olanların da olmayanların da bulunduğunu ancak bunlar hakkında yargının gereğini yapacağını söyledi. Yıldırım, "Sonunda yaptılar, yani hakikaten zorlukları mı vardı yoksa bir art niyet mi vardı onu ben bilemem ama bir zaman kaybı oldu, sonunda yaptılar." dedi.
AKIN ÖZTÜRK'ÜN DURUMU
"Yüksek Askeri Şura üyesi Akın Öztürk'ün konumu darbe girişimi içerisinde netleşti mi?" sorusuna ise Yıldırım, bu konudaki kararı yargının vereceğini söyledi.
"Birçok çelişkiler var, birçok soru işaretleri var olayla ilgili, bunlar enine boyuna soruşturulacak, oradaki rolü ne, pozisyonu ne, sorumluluğu ne, dahli nereye kadar, dahli var ama nereye kadar? Bunlar yargılama, soruşturma sürecinde ortaya çıkacak" diyen Yıldırım, kuvvet komutanlarının durumları ile ilgili olarak ise şunları söyledi:
"Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının bazılarıyla orada yaşananları ben dinledim ama bunları takdir edersiniz ki çok burada anlatmanın bir gereği yok. Yanlış anlaşılabilir. Olay yargıdadır, yargı bütün meseleyi ortaya çıkaracaktır. Bilinen bir şey var, komutanlar, Genelkurmay Başkanı, Hava Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri, Jandarma Komutanı Akıncılar'a götürülmüştür, derdest edilerek ve orada sabaha kadar tutulmuşlardır. Deniz Kuvvetleri Komutanı daha sonra İstanbul'daydı, dışarıdaydı. Hava Kuvvetleri Komutanı da İstanbul'dan Akıncı'ya kendisi gelmiş veya götürülmüştür bilmiyorum. Gece yarısı İstanbul'da bir düğündeydi, o düğünden alındı veya kendisi geldi, Akıncı'ya geldi, geceyi orada geçirdi."
GENELKURMAY BAŞKANI AKAR'IN ÇANKAYA KÖŞKÜ'NE GETİRİLMESİ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Akıncı Hava Üssü'nden alınması ile ilgili soruya ise Yıldırım, gece boyunca Akar ile temas kuramadıklarını ifade etti. Darbe girişiminin başında olanların Akar'ın sürekli yanında bulunduklarını aktaran Yıldırım, "Ona, 'yurtta sulh konseyi' mi ne öyle bir şey, onun şeyini imzalatmak için zorlamışlar, Genelkurmay Başkanı da reddetmiş." ifadesini kullandı.
Saat 06.00 sıralarında Genelkurmay Başkanı Akar ile telefonda görüştüğünü ve kendilerinin serbest bırakıldığını aktardığını dile getiren Yıldırım, kendisinin oradan aldırılmasını istediğini kaydetti. Yıldırım, bu sırada Akar'ın oradaki bir helikopterle Çankaya Köşkü'ne gönderildiğini söyledi.
Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da olaya İstanbul'dan müdahale ettiğini kaydetti.
Tümgeneral Mehmet Dişli'nin de Genelkurmay Başkanı Akar ile Çankaya Köşkü'ne gelmesinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, "Ben burada değildim, Çankırı'dan Ankara'ya geliyordum o sırada. Doğru, açıkçası ben geldim, bir arkadaş var orada, 'Bu kim?' dediler, işte 'Bunun ne işi var burada?' dedik. Hem işin içindesiniz hem burada serbestçe dolanıyorsunuz. 'Burada bir gariplik var' dedik, gereği yapıldı ondan sonra."
Kapatılan eğitim kurumları, vakıflar ve derneklerle ilgili kriterin ne olduğu sorusu üzerine Yıldırım, "Kriter tamamen FETÖ ile ilişkili, ilgili ve iltisaklı bütün kurum ve kuruluşları kapatmak, bunları devletin teslim almasıdır ama bu şu anlama gelmiyor. Buralarda okuyan öğrenciler, vakıflarda, derneklerde çalışan insanlar var, dershaneye giden çocuklar var. STK'lar ve hastaneler var. Bunlar devlet eline geçiyor, Hazine'ye geçiyor mülkiyetleri ama faaliyetlerinin kesintisiz devam etmesi için de ilgili bakanlıklarımız hemen işbaşı yaptılar. Tespitleri yapıyorlar. İnşallah Pazartesi günü mesai başladığında hiçbir sıkıntı yaşamadan tıkır tıkır işler devam edecek ancak terör örgütünün elinden alınmış olacak." diye konuştu.
Yıldırım, "Yeni bir kararname yolda mı, kapsamı nedir?" sorusuna "Var tabii, olacak. Şu anda çalışılıyor. Daha ziyade reformlarla ilgili. Bu kanlı darbe girişiminin tekrarlanmaması için ciddi anlamda bazı adımlar atılması lazım. Her bakımdan o adımları içerecek. Bu örgütün daha başka kaynakları var. Onları ortadan kaldıracak tedbirler var. Onun dışında başka bir şey yok." yanıtını verdi.
Olağanüstü hal kararının uzama olasılığıyla ilgili Yıldırım, mümkün mertebe süreyi uzatmayı düşünmediklerini, 90 güne kadar işleri yoluna koyacaklarını düşündüklerini, koyamadıkları takdirde tekrar uzatma talebinde bulunabileceklerini dile getirdi.
"Gözaltı süresi bütün soruşturmaları kapsıyor mu?" sorusuna karşılık da Yıldırım, "Sadece bununla ilgili" şeklinde konuştu.
MİLLETİN İRADESİNİ ASLA VE ASLA HİÇ KİMSE SONA ERDİREMEZ
"Darbe girişiminin ardından Cizre'de de insanlar sokağa çıkıp engel olmuşlar. Bölgeden buna benzer bilgiler geldi mi?" sorusu üzerine Yıldırım, şunları söyledi:
"Zaten bu iş çıkınca bölgede bölücü terör unutuldu, insanlar unuttu onu, yok saydı. Bu daha büyük tehlike ve hemen her yerde sokağa çıkıp ülkeye sahip çıktı insanlar. Bu çok güzel bir şey. Bizi bu musibet, bu bela birleştirdi. Fikirlerimiz, partilerimiz, söylemlerimiz farklıydı. Birbirimizle konuşamıyorduk, bir araya gelemiyorduk ama bu olay milleti birleştirdi. Herkes birbiriyle kenetlendi. Kimse kimsenin kılığına kıyafetine bakmadı. Kimse göz rengine, saç ve ten rengine bakmadı. Gözyaşlarının rengine baktı herkes. O gözyaşlarının rengi de hep aynıydı. Bu bizi birleştiren en büyük olaydı. Bunun için bu olayın baş kahramanı milletime şükranlarımı sunuyorum ama Türk medyasının da hakkını teslim etmemiz lazım. Çok güzel bir imtihan verdiler. Başta NTV ve diğer bütün kanallar. A Haber, CNN, TGRT, aklımıza gelen, TRT, hepsi. Baştan sona çok teşekkür ediyoruz. Tabii bir talimat almadan, bir zorlamaya maruz kalmadan... Hani onlar durumdan vazife çıkarıyor, akılları sıra ülkeyi daha iyi yöneteceğiz diye insanları öldürüyor ama medya da durumdan vazife çıkardı. Nasıl bir vazife çıkardı? Darbeye geçit yok kardeşim. Milletin iradesini asla ve asla hiç kimse sona erdiremez. Mesaj buydu."
Darbe girişimi esnasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile konuştuğunu aktaran Yıldırım, "Onlar da 'Sonuna kadar arkanızdayız' diye açık destek verdiler. Hatta 'Sokaklara da gönderin taraftarlarınızı, partililerinizi' dedim, 'Tabii' dediler. Haklarını teslim etmek lazım. Herkes kenetlendi. Doğu Perinçek bile." dedi.
Yıldırım, Akıncılar Üssü'nün nasıl bombalandığıyla ilgili ise "Oranın işin beyni, merkezi olduğunu dolayısıyla oraya bir şeyler yapılması gerektiğini söyledim. 'Pistleri bombalayın kardeşim' dedim. Özel harekat oraya gidecek, onlara müsaade etmiyorlar. 'Bunların direncini kıracak bombalar atın' dedim. Bunlar, 'Attık, ediyoruz' falan dediler ama ben iş sağlam olsun diye Cumhurbaşkanımızı da aradım ve sağolsun devreye girdi ve nihayet halloldu o iş." değerlendirmesinde bulundu.
"Yüksek Askeri Şura Toplantısı öne alındı. Bunun Çankaya'da yapılmasının manası nedir" sorusuna karşılık Yıldırım, "Normale döndük. Zaten Başbakanın başkanlığında yapılan bir toplantı. Zaten toplantı yeri de toplantıyı yapan makamın yerinde olmasından doğal bir şey yok." ifadelerini kullandı.
Komuta kademesinde değişiklik beklenmesine ilişkin Yıldırım, Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi'nin rahatsızlığının dikkate alınacağını, onun dışında henüz verilmiş bir kararın olmadığını dile getirdi.
BAŞARIRSAM KAHRAMAN, BAŞARAMAZSAM NİYAZİ OLMAZ
Yıldırım, "TSK'nın yeniden yapılanması mutlaka söz konusu. Bunun aranızda konuştuğunuz kıstasları var mı? Bu çok önemli bu aşamadan sonra..." sözleri üzerine, şunları kaydetti:
"Mutlaka bunu yapacağız. Böyle bir ihtiyaç olduğu da anlaşılıyor. Bu yapı, maalesef Ergenekon, Balyoz gibi yapılar buradan çıktı. İhtilal üreten yapıların artık Silahlı Kuvvetler içinde yerinin olmaması lazım. Modern dünyada, gelişmiş bir ülkenin ordusu kendi ülkesine, milletine tehdit olamaz. Tehdit olmaktan mutlaka çıkarmak lazım. Bunun yolu da gereken reformların, yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi ve bunun bir sisteminin, senaryosunun kurulması lazım. Yani böyle anlık müdahalelerle, şunlarla, bunlarla işi tesadüflere bırakamayız. Öyle birşey olacak ki darbeye teşebbüs etmeye bile cesaret edemeyecek. 'Edeyim de başarırsam kahraman, başaramazsam niyazi' olmaz. Buna bile izin vermememiz lazım. Bunu komuta kademesindeki komutanlarla görüşeceğiz. Biz siyasi olarak neler yapılacağını biliyoruz. Benzer ülkelerdeki uygulamalar belli. Ordu-siyaset ilişkileri belli. Bunların hepsi gözden geçirilecek ve ülkemize en uygun yapılanmaya gidilecek."
Başbakan Yıldırım, "Ordu siyasete müzahir olursa, siyasete bulaşırsa o ülke için en büyük felakettir. Osmanlı'nın son zamanlarda Cumhuriyete kadar yıkılmasındaki en büyük sebeplerden birisi ordunun siyasetin içine girmesidir." diye konuştu.
Olaydan sonra soruşturmalarda ele geçirilen belgelerde darbecilerin başbakanının kim olacağına yönelik bir ize rastlayıp rastlamadıklarıyla ilgili soruya Yıldırım, "Şu anda yok, kabine dışında, hükümet dışında bütün yapılar tanımlanmış, isimler ortaya konmuş ama kim başbakan oluyor, kim hangi bakan oluyor, cumhurbaşkanı kim oluyor, onlarla ilgili bir bilgi yok. Belki var ama biz bilmiyoruz." cevabını verdi.
FETÖ'nün darbe girişiminde öncelikli hedefin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:
"O sır değil, ifadelere de yansıdı. Öldürmek maksadıyla İzmir'den iki helikopter dolusu, 26 tane adam başlarında bir general olmak üzere yola çıkmışlar. Orada iki tane şehit var Cumhurbaşkanımızın korumalarından. Yeri uzun süre aramışlar, bulamamışlar. Kısa bir zaman farkıyla, 15 dakikalık bir zaman farkıyla Cumhurbaşkanımız oradan kurtuldu ve Dalaman Havaalanına geldi. Havaalanından İstanbul'a gitmek için üç, dört tane ayrı varış noktası bildirdiler. Çünkü İstanbul'da da Sabiha Gökçen'de de kuleyi işgal etmişler. Çağrı işareti değiştirildi filan, birçok macera var. Üç, üç buçuk saat süren havada zorlu bir mücadeleden sonra Allah'a şükür sağ salim İstanbul'a indi ve olayı yönetmeye başladı."
FETHULLAH GÜLEN'İN İADESİ
Fetullah Gülen'in iadesi konusunda ABD'nin ne kadar meyilli olduğuna ilişkin soru üzerine Yıldırım, "Cumhurbaşkanımız Sayın Obama ile ben Birleşik Devletler Başkan Yardımcısı Sayın Joe Biden ile görüştüm. Olayı bütün çıplaklığıyla anlattık, hatta kendilerine dört tane de bu konuda dosya gönderildi. Ama bu dosyalar 15 Temmuz öncesine ait dosyalar, 17-25 Aralık'tan bugüne kadar toplanan delilleri içeren dosyalar." ifadelerini kullandı.
Şimdi bambaşka bir günde olduklarını dile getiren Yıldırım, "O zaman, bu, bir terör örgütü müdür, değil midir? Bunu ispatlamak için uğraşıyorduk. Şimdi böyle bir ihtiyaç ortadan kalktı. Genelkurmay Başkanı bile ifadesinde bunun terör örgütü olduğunu söylüyor. Kendisine Akıncı Üssü'nde diyorlar ki 'Kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile sizi görüştürelim isterseniz'. Ama komutan reddediyor. Diğer ifadeler var, ifadelerde açık beyanlar var. Dolayısıyla terör örgütü olduğu, terör örgütünün başının da Fetullah Gülen olduğu bugün artık sır değil, biliniyor. Bunu da Amerikalılara söyledik. Amerikalılar bunu biraz da bundan sonra ciddi ele alacaklar." diye konuştu.
AMERİKAN-TÜRK DOSTLUĞUNA ZARAR VERİYOR
Dışişleri ve Adalet bakanlarının ABD'ye giderek karşılıklı görüşmelerde bulunacaklarını ifade eden Yıldırım, "Bütün süreçler anlatılacak bu sorunun çözülmesi için. Çünkü artık bu Amerikan-Türk dostluğuna zarar veriyor. Amerika'nın artık bunu taşıması, Türkiye'de, Türk milletinin zihninde başka anlam taşımaya başlıyor. Buna müsaade etmemek lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Kamudan FETÖ'cülerin tasfiyesine ilişkin soruyu yanıtlarken Yıldırım, "Ağırlıklı olarak 17-25'ten sonra burada sistematik bir çalışma var. Bu çalışma ciddi bir katkı sağladı. Ama bu olaydan sonra da çok ciddi bilgilere, belgelere ulaşıldı, bunlar da ilave olunca süreç hızlandı." şeklinde konuştu.
AK Parti iktidarları döneminde FETÖ'nün yapılanmasını sürdürdüğü iddiasına ilişkin soruya da Yıldırım, "Bu ta 70'li yıllara gidiyor. Bizim iktidarımızda da devam etti doğrusunu isterseniz. Biz 17-25 Aralık yaşayıncaya kadar, daha doğrusu ilk sinyaller 2012 MİT Başkanını gözaltına alma teşebbüsüyle ortaya çıktı. Aslında ilk şey anayasa referandumu ile HSYK'nın yapısını değiştirmeye yönelik yasal düzenlemede ortaya çıktı ve ondan sonra da hızla devam etti." yanıtını verdi.
Kendilerinin buna karşı tedbirlerini aldıklarını, özellikle 17-25 Aralık'tan sonra işin adını koyduklarını anlatan Yıldırım, "Eğer birçok kurum, kuruluş, kişi bu konuda bizim kadar kesin ve net olsaydı, belki bela bu kadar büyümeyecekti. Bunlar efendim işte yolsuzluk falan filan da örtmek için böyle laflar ediyorlar diye maalesef diğer siyasi partiler uzun süre bu işi farklı bir bakış açısıyla değerlendirdiler ve geldiğimiz noktada görüldü ki tehlike düşündüğümüzden daha da büyükmüş." ifadelerini kullandı.
"Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) ciddi bir tasfiye olacak mı?" sorusuna Yıldırım, "O da olacak. YAŞ'ta olması şart değil. OHAL Kanununa göre bu imkan getirilmiş durumda. Herhangi bir şekilde ilişkisi olanlar, bağlantısı olanlar, işin içinde olanlar bunun bedelini ödeyecek. Ama karışmamış, görüşmemiş, kazara bulunmuş olanların da endişe etmesine gerek yok. Yaş ile kuru birbirinden ayrılacak." karşılığını verdi.
OLAĞANÜSTÜ HALİ BİZ MİLETE İLAN ETMEDİK
Başbakan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımız söyledi, biz de söylüyoruz. Olağanüstü hali biz millete ilan etmedik, olağanüstü hali kendimize ilan ettik. Biz niye bu işi önleyemedik? Bunun muhasebesini yapıyoruz ve bunun doğurduğu sonuçları tamamen ortadan kaldırmak için bir dizi kararlar alıyoruz. Yoksa vatandaşın temel hak ve özgürlükleri, haberleşme hürriyeti, teşebbüs hürriyeti, iş yapması, seyahat etmesi bunlarla ilgili bir şey yok. Bu bir sıkıyönetim değil, bu Anayasa'nın 120. maddesine göre meşru düzeni ortadan kaldırmaya yönelik bir darbe girişimine karşı Anayasa'nın verdiği bir haktan yararlanmak.
Fransa, Belçika şimdi de Almanya bir terör olayından sonra ilan ettiler. Hatta 'Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de 15. maddeyi uygulamayacağız' diye de bildirimde bulundular. Biz de aynısı yaptık. Askıya alınma değil, o yanlış anlaşıldı. Biz bildirim yapıyoruz, diyoruz ki 'Biz olağanüstü hal ilan ettik, sizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 15. maddesindeki yargılama ile ilgili hususlara riayet etmeyeceğiz.' Çünkü içinde bulunduğumuz şartlar onu gerektiriyor."
TÜRKİYE GÜÇLÜ BİR ÜLKE
Ekonomiyle ilgili maksatlı olarak bir takım haberler yayıldığına dikkati çeken Yıldırım, "Yatırımcının şartları zorlaştırılacak, paralara el konulacak, şöyle olacak böyle olacak. Bunların hepsi yalan dolan. Bugün daha iki tane özel sektör firmamız dört yıl vadeli borçlanma yaptılar, faizleri de darbe girişiminden öncekinden daha iyi, vadeleri de daha iyi faizleri de daha iyi. Türkiye güçlü bir ülke. Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinden ekonomik göstergelerden bakımından fersah fersah ileride." değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa Birliği'nde borçların milli gelire ortalamasının yüzde 93, Türkiye'de ise yüzde 32,9 olduğunu belirten Yıldırım, değerlendirme kuruluşları ne yaparsa yapsın milletin her şeyi daha iyi değerlendirdiğini söyledi.
Darbe girişiminin ardından Türk milletinin elindeki dövizi bozdurarak bankaya koyduğunu anlatan Yıldırım, "Bu asil milletle kimse oyun oynayamaz. 8 milyar dolar ne demek, 24 milyar lira parayı bankalara yatırdı. Krizde millet bankalardan para çeker, bizim millet gidiyor para yatırıyor. İşte bizim farkımız bu." dedi.
Balyoz Davası mağdurlarının yeniden önemli görevlere getirilip getirilmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, "Şu anda böyle bir şey gündemde yok. Silahlı Kuvvetler elindeki insan, kaynak ve kabiliyetiyle bu yaşanan travmaya rağmen, yaşanan olaya rağmen hala çok güçlüdür, ordusunu sevk ve idare edecek her türlü personel kabiliyetine sahiptir." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, "Jandarma bir genel müdürlük mü oluyor?" şeklindeki soruya ise jandarmanın "yüzde de yüz" İçişleri Bakanlığına bağlanacağını söyledi. Statüsünün ne olacağının bir önemi olmadığını aktaran Yıldırım, "Tamamen İçişleri Bakanlığının sevk ve idaresinde olacak. 'Şu anda öyle değil mi' diye soranlar olabilir. Öyle ama bu bağlılık sadece jandarmanın görev yönünden ama personel, ataması, sicil verilmesi, onların özlük hakları falan onlar yine Genelkurmay'da kuvvet komutanlığı tarzında devam ediyor, o yapı değişmiş olacak." ifadelerini kullandı.
Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanıp bağlanmayacağına ilişkin soru üzerine de Yıldırım, bunun gerçekleşmeyeceğini aktardı.
Yıldırım, Genelkurmay Başkanlığının Anayasa'da başbakana sorumlu olarak gözüktüğünü belirterek, "Tabii Başkomutan olması hasebiyle de Cumhurbaşkanımıza da aynı zamanda bağlı. Orada bir değişiklik söz konusu değil. Belki olsa olsa kuvvet komutanlarının atanmasıyla ilgili düzenlemeler yapılabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) görev tanımıyla ilgili bir değişikliğin söz konusu olup olmadığına ilişkin soruyu yanıtlarken Başbakan Yıldırım, görev tanımının zaten belli olduğunu vurguladı. Yıldırım, "İçeride bir görevi yok, bu çılgınların yaptığı gibi durumdan vazife çıkarıp, ihtilal yapıp, 'siz iyi yönetemiyorsunuz, ben yöneteceğim' demek gibi eskiden beri bir görevi yok aslında. Bunlar tamamen irade dışı ortaya çıkan girişimler oldu bugüne kadar." ifadelerini kullandı.
ABD'de kuvvet komutanlarının, genelkurmay başkanı veya askerlerin Meclis Komisyonu önüne çıktığının ve TBMM'de bunun olmadığının hatırlatılması üzerine, Yıldırım şöyle konuştu:
"Herkes, her kurum saydamlaşması lazım, hesap verebilir olması lazım. Hesap vermeyen kurumların gelişmesi ve kendini yenilemesi mümkün olmuyor. O bağlamda soruyorsanız bu yapılacak, orada bir tereddüt yok. Herkes, her kurum kanundan aldığı yetkiyi kullanır. Onun dışında yetki kullanmaya kalkarsa bu kaos olur. Bu demokrasiye de uymaz modern yönetişime de uymaz. Hiç kimse 'Benim konumum şöyledir, bana kimse hesap soramaz' gibi bir durumda olmasın. Cumhurbaşkanımız da sorumsuz anayasaya göre ama kendini sorumlu hissediyor. Çünkü 'Ben 20 küsür milyon insanın oyunu aldım. Yarın seçim olacak, soracak niye şunları şöyle yaptın, niye şunları böyle yapmadın.' Onun için hiç kimse layüsel değil, hiç kimse sorumsuz değil."
DEĞİŞEN SAHİPLİK
Bazı okulların kapatıldığını ve bunun eğitim sisteminde bir sıkıntıya sebebiyet verip vermeyeceğine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Başbakan Yıldırım, bunun eğitim sisteminde bir sıkıntı ve kesintiye neden olmayacağını dile getirdi.
Millli Eğitim Bakanlığının okullar için, Sağlık Bakanlığının hastaneler için, İçişleri Bakanlığının diğer STK'lar için gereğini yaptığını anlatan Yıldırım, "Değişen sahiplik. Terör örgütünün elindeyken, devletin eline geçiyor kurumlar ama her şey, işleyiş devam ediyor." dedi.
Başbakan Yıldırım, bu okullardaki çocuklara küçük yaşlarda eğitim verildiğinin hatırlatılması üzerine, "Bundan sonra Milli Eğitim'e geçtiği için orada artık zehirleyici şeyler öğretilmeyecek, milli manevi değerlere sahip, darbe yapma hevesinden uzak çocuklar yetişecek." şeklinde konuştu.
Askeri liselerle ilgili düzenlemelere ilişkin olarak da Yıldırım, askeri liseler ve harp okulları dahil askeri eğitimle ilgili sorunların olduğunu, bunların bir bütün olarak ele alınacağını söyledi.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunların kaynağının orası olduğu anlaşıldı. Oralarda bir takım yapılanmalara giderek, adamları özel seçtikleri, kayırdıkları, kendilerine tabi olanlara yüksek sicil verdikleri, olmayanları çeşitli bahanelerle eledikleri falan bunlar biliniyor artık. Bu kadar güce erişmelerinin arkasında başka ne olabilir artık. Tabii ki burada bugünün sorununu halletmekle yetinmek büyük bir risktir. Tamam geçmişten gelen sorunun kaynağına inen çözümü de devreye sokmamız lazım. Bundan doğal bir şey yok."
PKK'da bir durgunluk gözlendiğinin sorulması üzerine Başbakan Yıldırım, 'Su uyur, düşman uyumaz' sözünü hatırlattı. "Bu bizi rehavete düşürmesin. Orada da mücadelemiz kararlıklıkla devam ediyor ve edecek" diyen Yıldırım, şunları söyledi:
"Ortada bir şey yokken gidip bir takım sorun çıkaracak işlerin içinde olmayız. Keşke hiç çatışma falan olmasın, her şey bitsin. Herkes hakkına razı olsun. Sorun ne orada? Adam diyor ki 'Biz ayrı devlet kuracağız, Türkiye'yi böleceğiz.' Bölemezsin kardeşim, bölemeyeceğini 15 Temmuz'da gördün bitti, nokta. Bu milet büyük millet. Kürt'üyle, Türk'üyle, Alevisiyle, CHP'siyle, MHP'siyle hep bir oldu, kenetlendi, darbecilere gereken dersi verdi. Size de verir."
TSK'nın terörle mücadelede şu andaki gücünün sorulması üzerine Yıldırım, kısa vadeli morallerin bozulduğunu ancak gerekli tedbirlerin alındığını, orta ve uzun vadede sorun yaşanmayacağını belirtti.
Yurt dışından Türkiye'ye gelen destek açıklamalarının dozunda ve tonunda fark olup olmadığının sorulması üzerine Yıldırım, "Var tabii ki... 'Dostlar alışverişte görsün' diye kınayanlar var, samimiyetle kınayanlar var. Bizim kadar hassasiyet gösterenler var. Olayı gece boyunca takip edenler var, 'ne oldu, ne bitti, yardıma ihtiyacınız var mı' diyenler var, çeşit, çeşit." şeklinde konuştu.
Rusya'nın çok açık davrandığını kaydeden Yıldırım, birçok ülkenin de demokrasiden yana tavır koyduğunu, darbeyi tanımayacağını söylediğini bildirdi.
Mısır'ın Birleşmiş Milletlerin kınama kararındaki "Darbeyi kınıyoruz" cümlesine itiraz ettiğini aktaran Yıldırım, şaşırmamak gerektiğini, darbeyle gelenin, darbeyle gelene karşı çıkmayacağını ifade etti.
Mısır medyasında, "Fetullah Gülen buraya buyursun biz ağırlarız" şeklinde haberler olduğunun söylenmesi üzerine Yıldırım, "Yani yakışır." ifadesini kullandı.
Rus uçağının düşürülmesiyle FETÖ arasında bağlantı olup olmadığının sorulması, söz konusu uçağı düşüren iki pilotun gözaltına olduğunun anımsatılması üzerine Yıldırım, konuyu yargının takip ettiğini, varsa yargılama esnasında onların da ortaya çıkacağına işaret etti.
Azerbaycan'da FETÖ'nün faaliyetlerinin sona erdirildiğini, diğer dost ülkelerden de bunun beklendiğini ifade eden Yıldırım, "Bunların kendilerine de faydaları yok, bulundukları ülkeye de faydaları yok. Bunlar insanlık için büyük bir tehlikedir. Büyük bir tehdittir. Onun için yol yakınken, zaman yakınken bütün dostlarımızın artık bunlara müsamahalı davranmaktan vazgeçmesini ve Türkiye'nin dostluğunu önemsemesini bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Bir soru üzerine, Beştepe'ye yakın Turgut Özal Üniversitesi Hastanesinin yaralı vatandaşların oraya gitmesinin ardından ışıkları kapattığını ve onlara tedavi vermeyi reddettiğini bildiren Yıldırım, Türkiye'nin her yerinde meydanların hınca hınç dolu olduğunu anlattı.
Meydanlarda bekleyen herkese teşekkür eden Yıldırım, Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul Taksim'de yapacağı mitingin hatırlatılması üzerine söz konusu mitinge destek vereceklerini söyledi. Yıldırım, "Buna ihtiyacımız var. Birliğe, beraberliğe ihtiyacımız var. Çünkü, tehdit sadece bize değil, tehdit herkese." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, bir, beraber ve kardeş olunması gerektiğine işaret ederek, Türkiye Cumhuriyeti'ni Atatürk'ün işaret ettiği medeniyet hedeflerine ulaştırmak için canla başla çalışacaklarını söyledi.