12 Eylül 1980 darbesi sonrası idam edilen ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan ve Ali Bülent Orkan gibi idamlık mahkumların avukatlığını yapan Şevket Can Özbay, 12 Eylül darbesi sonrası idam edilen Ali Bülent Orkan’ın son anlarını İHA’ya anlattı.
Türkiye Cumhuriyeti, 12 Eylül 1980 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren önderliğinde üçüncü darbe sürecini yaşadı. Darbe sonrası cezaevlerinde işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti, 50 kişi ise idam edildi. Ülkücü Ali Bülent Orkan, 12 Ekim 1980 tarihinde tutuklanarak cezaevine götürüldü. Orkan, Ankara Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesinde idam istemiyle yargılandı. 11 Ağustos 1982 tarihinde dönemin Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi, Orkan’ın idam cezasını onayladı. Ülkücü Ali Bülent Orkan, 25 yaşında Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde idam edilirken, Mustafa Pehlivanoğlu ve Fikri Arıkan gibi mahkumlarında avukatlığını yapan Şevket Can Özbay ise Orkan’ın son anlarını İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine anlattı.
“KENAN EVREN, ADALET BAKANINA ‘İDAMI YAPACAKSINIZ, DURDURMAYACAKSINIZ’ DEMİŞ”
Dönemin Adalet Bakanı Cevdet Menteş’ten idam uygulaması öncesi, bütün yetkililerin önünde idamın durdurulması için devlet sözü aldığının altını çizen Özbay, “Bakan’ın elini tekrar tekrar bırakmadan salladım. ‘Bakanım devlet sözü veriyorsunuz değil mi idamı durdurmak için’ dedim. Bakan ise ‘Evet devlet sözü veriyorum’ dedi. Ben de ‘Hepiniz duydunuz, bakan devlet sözü verdi’ dedim. Ama ben kapıdan çıkarken içim cız etti. Bakan, içeride ses geçirmeyen odaya geçti. Kenan Evren aramış. Tam sözü almışken, idamları durdurmuşken içime bir sıkıntı geldi. Ali Bülent’in idamını durdursam ondan sonra başka da kimseyi idam edemeyecekler. Bir tuhaflık hissettim, içim burkuldu. Meğer Kenan Evren, Adalet Bakanı’na çok sert bir şekilde ‘İdamı yapacaksınız, durdurmayacaksınız’ demiş. Adalet Bakanı çıktığında suratı çok asıktı, azar yemiş çocuklar gibiydi” ifadelerini kullandı.
“BEN GİTMEDEN ASACAKLAR DİYE KORKUYORDUM”
Özbay, Ali Bülent Orkan’ın idam kararını durdurmak için merdivenleri hızla indiğini ve kapının önünde kendisini bekleyen arabaya bindiğini vurgulayarak, “Kardeşim direksiyondaydı. Uç dedim şimdi Ulucanlar Cezaevi’ne. Gecenin karanlığında o sessizlikte, yıldırım gibi geldik. Dış kapıda cenaze arabasının içerisinde tabut gördüm. Eyvah diyerek fırladım arabadan ama tabut boştu. Ben gitmeden asacaklar diye korkuyordum. Sonra müdür odasına geldik. Oraya bir kısım adli tıpçılar ve idamı veren mahkeme heyetinden Ali Fahir Kayacan gelmiş. Cezaevi müdürü, idam savcısı ve Adalet Bakanlığı yetkilileri oturuyorlardı” diye konuştu.
“(ALİ BÜLENT ORKAN)DÜĞÜNE, BAYRAMA GİDER GİBİYİM ÇAMAŞIR ASAR GİBİ ASABİLİRSİNİZ”
Hakkında idam kararı verilmiş olan ülkücü Ali Bülent Orkan’ın sağlık kontrollerine getirildiğinde takım elbise giydiğini, takım elbisesinin içinde balıkçı yaka kazak olduğunu ve elbiselerinin tertemiz olduğunu kaydeden Özbay, “ Gözleri kamaştı, eliyle ovuşturdu gözlerini. Ondan sonra adli tıp profesörüne ‘Durumu idama müsait değil, durdurun bunu. Sizin vereceğiniz rapor geçerli’ dedim. O da Ali Bülent Orkan’a başın ağrıyor mu, dişin ağrıyor mu, miden bulanıyor mu diye saçma sapan sorular sordu. Ali Bülent’te ‘Hayır, sapasağlamım’ diye cevap verdi. Profesör de bunun üzerine ‘Bunları sana niye soruyoruz biliyor musun’ dedi. Ali Bülent ise ‘Elbette biliyorum, gecenin bu saatinde sohbet etmek için çağırmadınız. Beni idam edeceksiniz. Sapasağlamım, düğüne, bayrama gider gibiyim. Çamaşır asar gibi asabilirsiniz. Bana böyle sorular sormayın’ diye ekledi. Sonra din adamı geldi. Tövbe duasını yaptı. İki rekat namazını kıldı” ifadelerine yer verdi.
“(Ali Bülent Orkan)Anneme, teyzeme söyle üzülmesinler”
İdam sehpasına götürülmeden önce Ali Bülent Orkan’ın eli kelepçeli bir vaziyette kendisi için bir mektup yazdığını fakat o mektubun bütün taleplerine rağmen hala eline ulaşmadığını ifade eden Özbay, sözlerine şöyle devam etti:
“O odada bütün sorgu sual bitti. Dışarısı zaten aydınlatılmış, askerler halka şeklinde etrafını çevirmiş, sehpa duruyor ve cellat gelmiş. Ali Bülent mektubu yazdıktan sonra beyaz önlüğünü taktılar, önüne hüküm özetini iğnelediler. Ellerini arkadan kelepçelediler ve oradan avluya çıktık. Ali Bülent bir adım attı ve son olarak ‘Avukatıma teşekkür etmek istiyorum’ dedi. Sonra kulağıma ‘Sen benim için yapılacak her şeyi fazlasıyla yaptın. Her şeyin farkındayım, hakkını helal et ağabey. Anneme, teyzeme söyle üzülmesinler. Şu anda düğüne, bayrama çıkar gibiyim. Hiç korkmuyorum, çekinmiyorum. Allah’ıma kavuşacağım. Mamak’taki arkadaşlarıma söyle üzülmesinler benim için’ dedi.”
“İpi boynuna taktı ve sehpasını da kendi tekmeledi”
İdamlık mahkumların Avukatı Şevket Can Özbay, “Duvarlar çınladı o karanlıkta. Kenan Evren’in Türk devletinin prensiplerine ihanet ettiği o gece ki bakan bana devlet sözü vermişti. Ali Bülent’i alnından öptüm, koştu. Sehpaya cellat yaklaşıyordu. Kendisi zıpladı sehpaya, ipi boynuna taktı ve sehpasını da kendi tekmeledi. İp tam oturmadığı için yaklaşık 4 dakika kadar ipte çırpındı” şeklinde konuştu.