‘Türkçe’nin Sultanı’ olarak anılan şair Ali Şir Nevai, doğumunun 580. yılında Gazi Üniversitesi’nde düzenlenen “Ali Şir Nevai ve Eserleri Sempozyumu”nda anıldı.
Ali Şir Nevai, doğumunun 580. yıl dönümünde Özbekistan Devlet Başkanı Şevket Mirziyoyev’in talimatıyla Özbekistan’da çeşitli etkinliklerle yad edildi. Yaşadığı dönemde 24 eser hayata geçiren Ali Şir Nevai için Gazi Üniversitesi Rektörlüğü Mimar Kemaleddin Salonu’nda da ‘Ali Şir Nevai ve Eserleri Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyuma Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Yıldız’ın yanı sıra Bilge Türk Eğitim Kültür Vakfı Başkanı Güngör Azim Tuna, Özbekistan'ın Ankara Büyükelçisi Alişir Azamhocayev ve Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam da katıldı. Prof. Dr. Yıldız, yaptığı konuşmada Ali Şir Nevai’nin bugünkü Özbekistan sınırlarında yaşadığını hatırlatarak, Türkçe eserlerinde ağlayan anlamına gelen ‘Nevai’ mahlasını, Farsça eserlerinde ise ‘Fani’ mahlasını kullandığını anımsattı. Prof. Dr. Yıldız, Ali Şir Nevai’nin yaklaşık 30 civarında eser hayata geçirdiğini belirterek, “Bana göre en önemli eseri ‘Muhakemetü'l-Lugateyn’dir. Çok önemli bir eser bu. Bu eserinde özellikle değerli büyüğümüz şair ve devlet adamı Ali Şir Nevai, o dönemde devlet dili olan Farsça’dan Türkçe’nin incelikleriyle, ifade gücüyle, cümle yapısıyla, özellikle akrabalık konusunda kelimeleri ile çok zengin bir dil olduğunu 15. yüzyılda ortaya koymuş bir büyüğümüzdür. O yüzden kendisine çok şey borçluyuz” dedi.
Ali Şir Nevai’nin "Türkçe’nin Sultanı" unvanını fazlasıyla hak ettiğini dile getiren Prof. Dr. Yıldız, Türkçe’yi ön plana çıkaran Nevai’yi yıllar sonra rahmetle ve minnetle andıklarını söyledi. Hoca Ahmed Yesevi’nin hikmetlerini Türkçe söylediğini hatırlatan Rektör Yıldız, şunları kaydetti:
“Bulunduğu dönemde Türkçe Hikmet söylediğinde olayları at gözlüğüyle bakan sözde ilim adamları Hoca Ahmed Yesevi’ye demişler ki; ‘Devletin dili Farsça, dinin dili Arapça, sen nasıl olur da Türkçe söyler, insanları Türkçe olarak dinimize davet edersin.’ Ama o bu eleştirilere kulak asmamış ve onlara şöyle cevap vermiş; ‘Sevmiyorlar bilginler sizin Türkçe dilinizi. Bilgelerden işitsen açar gönül ilini. Ayet-hadis anlamı Türkçe olsa anlarlar. Anlamına erenler başın eğip uyarlar. Miskin kul Hoca Ahmed Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe’yi.’ Ali Şir Nevai büyüğümüz de Fars dilini bilmesine rağmen Türkçe’yi sevip söyleyerek baş tacı olmuş ve çağlar ötesine de mesajını vermiştir.”
Prof. Dr. Yıldız, Ali Şir Nevai’nin “Bağrıma ey ayrılık dikeni her zaman saplanma. Ey gönül yüz eziyet gelse göze başkasını alma. Bin bela yüklense ey can yardan ayrılma. Olsa yüz bin canın al ey hicran lakin kılma yarimi benden cüda yahut beni ondan cüda” şiiri ile sözlerini sonlandırdı.
Konuşmaların ardından Özbekistan Büyükelçisi Azamhocayev, Rektör Yıldız’a hediye ettiği Özbekistan yerel giysisi “çapan”ı giydirdi. Yıldız ise Azamhocayev’e katkı ve desteklerinden dolayı teşekkür plaketi takdim etti. Hediye ve plaket takdimlerinin ardından Gazi Üniversitesi’ndeki “Nevai Minyatürleri" sergisinin açılış kurdelesi kesildi. Kurdeleyi kesen Yıldız, serginin hayırlı ve uğurlu olmasını diledi. Ardından sempozyum katılımcıları sergiyi gezerek minyatür eserleri inceledi.