Erzurum’un, İpek Yolu üzerinde bulunması ve bu yüzden önemli bir ticaret merkezi olması nedeniyle, geçmişte 32 ayrı el sanatına da, ev sahipliği yaptığı öğrenildi. Erzurum’un sahip olduğu bu özellik, ünlü Türk Romancı ve öykücülerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından dile getirilirken, Erzurum’un bugünü ile geçmişi arasında uçurumları bulan fark, “Beş Şehir” isimli eserde anlatılanlarla, adeta gün yüzüne çıkıyor. Eserde, çok sayıda meslek kolunun unutulduğu ve el sanatlarına dayalı ticarethanelerin birer birer kapandığı bugünün Erzurum’u, ‘Tabak’lıktan ‘Saraç’lığa, ‘İpçilik’ten ‘Çadırçılık’a kadar 32 ayrı sanat kolunun bulunduğu geçmişiyle bir öykü tadında anlatılıyor.
Tanpınar'ın en önemli denemelerinden biri olan “Beş Şehir” isimli kitapta, Erzurum, Ankara, Konya, Bursa ve İstanbul gözlemleri aktarılırken, Tanpınar’ın etkileyici üslubu, Erzurum’un yıllar içerisinde geçirdiği değişimi de, gözler önüne seriyor.
ERZURUM’U TİCARET MERKEZİ HALİNE GETİREN O 32 SANAT KOLU..
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir” isimli eserinin Erzurum bölümünde, şehirde icra edilen 32 sanat kolu üzerinde özellikle duruluyor. Tanpınar’ın aktarımıyla işte Erzurum’daki sanat kolları: “Tabaklar, Saraçlar, Semerciler, Dikiciler, Çarıkçılar, Mesçiler, Kürkçüler, Kevelciler, Kunduracılar, Kazazlar, Arabacılar, Keçeciler, Çadırcılar, Culfalar, İpçiler, Demirciler, Bakırcılar, Kılıçcılar, Bıçakçılar, Kuyumcular, Zarcılar, Sandıkçılar, Kaşıkçılar, Tarakçılar, Marancılar, Boyacılar, Dülgerler, Yapıcılar, Sabuncular, Mumcular ve Takımcılar.”
Eserinde, 32 ayrı sanat kolunun bulunduğu Erzurum’un, bu özelliğiyle bir ticaret merkezi olduğuna vurgu yapan Tanpınar, İran’a yapılan ithalat ve ihracatın yarısından fazlasının Trabzon ve Tebriz kervan yolu ile yapıldığını kaydettiği eserinde, eşrafıyla, ulemasıyla, esnafı ve ahalisiyle Erzurum için ‘Şark Ortaçağ Şehri’ nitelendirmesinde bulunuyor.
ERZURUM’UN MİLLİ MÜCADELEYE ÖNAYAK OLMASI VE ÖLÜMLE KAZANILAN BİR ZAFER…
İlk kez 1945 yılında basılan “Beş Şehir” isimli eserde, Erzurum’u sadece ekonomik yönüyle ele almayan Ahmet Hamdi Tanpınar, şehrin, Milli Mücadele’ye de öncülük etmiş bir şehir olduğuna işaret ediyor. Eserde, bu konuyla ilgili olarak Tanpınar, şunları anlatıyor: “Hiçbir yerde memleketin Birinci Cihan Harbi'nde geçirdiği tecrübenin acılığı burada olduğu kadar vuzuhla görülemezdi. Bu, eski ressamların tasvir etmekten hoşlandığı şekilde, ölümün zaferi idi. Dört yıl, bu dağlarda kurtlara insan etinden ziyafetler çekilmiş, ölüm her yana doludizgin saldırmış, seçmeden avlamıştı. Uğursuz tırpan durmadan, bir saat rakkası gibi işlemiş, rast geldiği her şeyi biçmişti. Bununla beraber, nüfusu altmış binden sekiz bine inen Erzurum, Millî Mücadeleye ön ayak olmuş, Ermenistan zaferini idrak etmiş, yavaş yavaş sağ kalan hemşerilerini toplamaya başlamıştı.”
TANPINAR’DAN, COĞRAFİ YÜKSEKLİĞİNE İŞARET ETTİĞİ ERZURUM İÇİN ÖVGÜ…
Eserinde, Erzurum’un Türk tarihine ve Türk coğrafyasına bin 945 metreden baktığını kaydeden Tanpınar, bu yüksekliği, şehrin başından geçen olaylarla adeta hak edildiğine dikkat çekiyor. Tanpınar, şöyle diyor: “Şehrin macerası düşünülürse, bu yükseklik daima göz önünde tutulması gereken bir şey olur. Malazgirt Zaferinin açtığı gedikten yeni vatana giren cedlerimizin fethettikleri büyük, merkezi şehirlerden biridir. Tarihimizin ikinci dönüm yerinde, Milli Mücadelenin ilk temeli gene Erzurum'da atılır. Her şeye rağmen hür, müstakil yaşamak iradesi, ilkin bu kartal yuvasında kanatlanır. Atatürk, Erzurum'dan işe başlar. Tıpkı ilk fatihler gibi oradan Anadolu'nun içine doğru yürür; oradan başlayarak yurdumuzu, milletimizin tarihi hakları adına yeni baştan fethederiz.”