Erzurum’da geciken kar yağışı, tarımsal üretim sürecini de tehlikeye soktu. Doç. Dr. Rafet Aslantaş, kar yağışı ve kar örtüsünün varlığının, kış mevsiminin estetiği olmasının yanında, karasal iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde tarımsal üretim için de, önemli bir gereksinim olduğunu söyledi.
Erzurum’da mevsim normalleri dışında seyreden kış mevsimi, tarımsal üretim sürecini de tehlikeye soktu. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rafet Aslantaş, bitkisel üretim için hayati öneme sahip olan kar örtüsünün olmayışının, ciddi zararlara sebep olabileceğini bildirdi. Kar yağışının toprak ve bitkisel üretim açısından taşıdığı önemi anlatan Aslantaş, sahil kuşağında yer alan üretim bölgelerinin dışında kalan diğer yörelerde kar yağışının ve kar örtüsünün, tarlanın bereketi ve yetiştirilen ürünün sigortası olarak algılandığını dile getirdi. Kar yağışının zamanı, yoğunluğu ve mevsimine göre kar örtüsünün varlığı konusunda çok şeyler söylenebileceğini belirten Aslantaş, “Meteorolojik faktörler bitki yetiştiriciliği için en önemli risktir. Küresel iklim değişikliği sonucunda doğal denge değişim halindedir.”
Özellikle son yıllarda atmosferi kirli olan yörelere kar yağışı beklenen seviyelerde düşmediğini vurgulayan Aslantaş, mevsiminde beklenen yağışların olmamasının, mevsimsel kuraklıklara sebep olacağını kaydetti. Aslantaş, “İçerisinde bulunduğumuz dönem ve öncesinde ülkemizin önemli üretim bölgelerinde kuraklık yaşanmaktadır. Mevsimlik kuraklıklar rekolte düşüklüğüne sebep olmaktadır. Güzlük hububat ekimi yapılan alanlarda tohumlar çimlenebilmesi için yeterli nemi bulamamakta ve çimlenememektedir. Sonbaharda çimlenmiş ve büyümenin belirli aşamasında olan bitkilerde ise koruyucu etkiye sahip olan kar örtüsünün bulunmayışı bitki ve toprak yüzeyinin atmosferdeki sıcaklık değişiminden donma şeklinde etkilenmesine sebep olmaktadır. Bitkinin toprak üstü aksamı ile toprak yüzeyine yakın kökleri zarar görmektedir. Bu zararlanma direk donma şeklinde olduğu gibi, topraktaki donma ve çözülme sayesinde bitki köklerinin kopması şeklinde de olabilmektedir.” diye konuştu.
ARSLANTAŞ’IN YORUMU
Yeryüzünden buharlaşmanın sürekli olduğunu, fakat buharlaşan suyun aynı yere yağış olarak düşmediğini vurgulayan Doç. Dr. Aslantaş, “Yağışın düşmediği yerlerde kuraklık, çok düştüğü yerlerde ise sel felaketleri yaşanmaktadır. Oysa yeryüzünden buharlaşan su yoğunlaşarak yeryüzüne ortalama 9 günde tekrar yağış olarak düşmektedir. Kış mevsiminde yaşadığımız bu kuraklık ekosistemleri de etkilemektedir. Bulundukları yerlerde hassas dengeler içerisinde yer alan canlıların ya nesilleri kesilmekte, ya da sayıları artmaktadır. Yani, ekosistemlerde bazı türler için felaket sayılacak değişimler gerçekleşirken, bazıları içinde yeni fırsatlar oluşmaktadır.” ifadelerini kullandı.
KAR ÖRTÜSÜNÜN YARARLARI
Kış mevsiminin kuraklığını yaşayan Doğu Anadolu Bölgesi’nin önemli merkezlerinden birisi olan Erzurum'da, yaşı 70'in üzerinde olanlarla yapılan sohbetlerde “Kar para etti, o da Erzurum'u terk etti” gibi sloganlaşmış sözlere vurgu yapıldığını ifade eden Aslantaş, “Koruyucu örtü vazifesi yapan kar örtüsü, kış dinlenme döneminde olan bitkilerin soğuklama ihtiyacını karşılar. Bu ihtiyaç hububat ve çiçekli bitkilerin verimliliği için oldukça önemlidir. Kar yağışı ve örtüsünün varlığı, toprağın suya doymasına, su havzalarının önemini korumasına ve ayrıca yer altı su rezervlerinin korunmasına da etki etmektedir.” dedi.
Bitkisel üretim için hayati öneme sahip olan kar örtüsünün olmayışının ciddi zararlanmalara sebep olabildiğine işaret eden Aslantaş, bu zararın karşılanabilmesi adına tarım sigortasının yetersizliğine de, vurgu yapmayı ihmal etmedi.