‘Filistin'de devam eden, Filistin halkına karşı sürdürülen, artık soykırım boyutlarına varmış olan açık bir katliamdır.” diyen Kurtulmuş, dünyayı yöneten ülkelerin bir kısmının, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin, katliamı yapana karşı “Sen katliam yapıyorsun” deme insanlığını gösteremediğinin altını çizdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, iki hafta sonra İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul edilişinin 75’inci yıl dönümü olduğunu belirterek, “Uygulanan bir beyanname var mı? Böyle bir beyannamenin artık kağıt üzerinde kalmaktan başka bir anlam taşıdığını söyleyebilir miyiz? Ne yazık ki 75’inci yıl dönümü öncesinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi sadece kağıt üzerinde, sadece arşiv raflarında kalan kuru bir metinden öteye bir anlam ifade etmiyor.” dedi.
“ŞU ANDA FİLİSTİN'DE DEVAM EDEN, SOYKIRIM BOYUTLARINA VARMIŞ AÇIK BİR KATLİAMDIR”
Dünyanın kırılgan bir noktada olduğunu, her bölgede birtakım bölgesel çatışmaların fitilinin ateşlenmek üzere olduğunu belirten Kurtulmuş, özellikle Filistin sorunuyla ortaya çıkan ve herkesi yeniden uyanmaya zorlayan gelişmelerin fevkalade ürkütücü, aynı zamanda fevkalade ümit verici olduğunu belirtti.
“Bugün dünyada yaşadığımız sistemik dağınıklığın, dünya sisteminin başarısızlığının ve bir şekilde sorunları çözme yeteneğini kaybetmiş olmasının en açık ve en kahredici göstergesi, şu anda Filistin'de devam eden, Filistin halkına karşı sürdürülen, artık soykırım boyutlarına varmış olan açık bir katliamdır.” diyen Kurtulmuş, dünyayı yöneten ülkelerin bir kısmının, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin, böylesine açık bir katliama dahi taraf tutarak, katliamı yapana karşı “Sen katliam yapıyorsun” deme insanlığını gösteremediğinin altını çizdi.
Söz konusu ülkelerin bu katliam karşısında sessiz, kör ve sağır kalmayı tercih ettiklerini belirten Kurtulmuş, şunları söyledi: “Filistin'deki devam eden mesele hepimizin yüreklerini sızlatıyor, insanlığın bittiği yerde olduğumuzu görüyor, bu noktada konuşmaktan bile utandığımızı ifade etmek zorunda kalıyoruz. 50 gün boyunca süren dünyanın en ağır işgalinin, en ağır insanlık dışı saldırılarının, katliamının, soykırım boyutlarına varmış olan bir devlet terörünün karşısında her on dakikada bir çocuğun öldürüldüğü bir insanlık dramı karşısında, maalesef insanlık hiçbir şey yapamamaktadır. İnsanlıktan ara vererek başlattıkları bu katliamı şimdi ‘insani ara’ sözleriyle bir şekilde geçiştirmeye çalışıyorlar. Bu anlamda ümit ediyoruz ki acil ateşkesin kalıcı hale gelmesi mümkün olsun. Ümit ediyoruz ki sadece geçici olarak insani yardımların ulaştırılması değil, Gazze'nin yeniden imarının gerçekleşmesi mümkün olsun.”
“ULUSLARARASI CAMİA, FİLİSTİN MESELESİNİN ÇÖZÜMÜNDE ÜZERİNE DÜŞEN GAYRETİ GÖSTERMEK ZORUNDADIR”
Orta Doğu’daki sorunun çözümü için gerekli olan siyasi çözüme de işaret eden Kurtulmuş, “Başkenti Kudüs olan tam manasıyla hür, egemen ve toprak bütünlüğü sağlanmış Filistin Devleti kurulmadan, Orta Doğu'da barış olmayacaktır. Mescid-i Aksa başta olmak üzere Müslümanların ve Hristiyanların kutsal mekanlarının korunması uluslararası camia tarafından garanti altına alınmalıdır. Üçüncüsü ise ‘yerleşimciler’ adı altında böyle şık bir tabirle ifade edilen Yahudi yerleşimcilerin, yani işgalcilerin, yani gasıpların, gasp ettikleri yerlerden bir an evvel çıkartılması ve oranın asıl sahipleri olan Filistinli kardeşlerimizin oraya yerleştirilmesi esastır. Bu üç temel siyasi mesele çözümlenmeden Orta Doğu'da barış asla gerçekleşmeyecektir. Onun için diyoruz ki uluslararası camia, bütün uluslararası platformları kullanarak Filistin meselesinin çözümünde üzerine düşen gayreti göstermek zorundadır.” şeklinde konuştu.
“ULUSLARARASI CAMİA FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLMALIDIR”
Gazze’deki katliam, yapanların yanına kar kalmayacağını belirten Kurtulmuş, “Aynen Srebrenitsa katliamını yapan katiller nasıl uluslararası savaş suçları mahkemesinde hesap verdiyse, Netanyahu ve çetesi de uluslararası savaş suçları mahkemesinde mutlaka ama mutlaka hesap vermelidir. Bunun için de uluslararası camia her türlü hazırlığını yapmalı ve bu anlamda Filistin halkıyla dayanışma içerisinde olmalıdır.” diye konuştu.
“İKİ GÜN SONRA FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMA GÜNÜ”
İki gün sonra Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü olduğunu bildiren Kurtulmuş, şunları kaydetti: “29 Kasım, bütün dünyada Filistin halkıyla dayanışma günüdür. Bizler de APA meclislerinin temsilcileri olarak burada Filistin'le dayanışmamızı, Filistin halkıyla bir ve beraber olduğumuzu Antalya'dan dünyaya ilan etmek gibi bir sorumluluk altında olduğumuzu ifade etmek isterim. Bu vesileyle biz Türkiye olarak bir kez daha Filistin halkının tamamıyla, ister Batı Şeria'da ister Gazze'de olsun dayanışma içerisinde olduğumuzu ve Filistin halkının bu meşru müdafaasına sonuna kadar destek çıkacağımızı her vesileyle ifade ettiğimiz gibi burada, Asya Parlamenterler Asamblesi İcra Konseyi Toplantısında da bir kere daha dile getirmek istiyorum.”
“İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ SADECE KAĞIT ÜZERİNDE”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, ayrıca iki hafta sonra İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul edilişinin 75’inci yılı olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti: “Bir beyanname var mı? Uygulanan bir beyanname var mı? Böyle bir beyannamenin artık kağıt üzerinde kalmaktan başka bir anlam taşıdığını söyleyebilir miyiz? Ne yazık ki 75’inci yıl dönümü öncesinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi sadece kağıt üzerinde, sadece arşiv raflarında kalan kuru bir metinden öteye bir anlam ifade etmiyor. Maalesef bu vesileyle de insanlığın bir uyanış içerisinde olmasını temenni ederiz. Nasıl ki Gazze'nin yıkıntıları altında kalan sadece Gazze'nin masum ve mazlum halkı, siviller, kadınlar, çocuklar ve kimsesizler değil, aynı zamanda dünya sisteminin bütün kurumları idiyse, 75’inci yılını idrak edeceğimiz İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin yıl dönümünde de aslında raflara kaldırılan maalesef uluslararası sistemin insanlıkla ilgili temennileri ve duygularıdır. Buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum ki, hiç kimsenin timsahın gözyaşlarını dökmesine gerek yoktur. Samimi bir şekilde dünyada zaten var olan insan hak ve özgürlüklerini korumaya dönük bu metinlerin uygulama imkanını bulmasını sağlayacak adımların atılması şarttır.”