Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, “Bizim temel hareket noktamız ve sağlamaya çalıştığımız şey ailenin sağlıklı bir yapıda devam etmesi ve insanlar için gerçekten en güvenli sığınak olması. Ama bu güvenli sığınak bir süre sonra bir güvensizliğin adına dönüşmüşse o zaman da orada korumamız gereken, çıkarmamız gerekenleri de çıkarıp devlet olarak korumasını sağlamamız gerektiğidir” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Ankara’da özel bir otelde düzenlenen Aile Değerlerimiz ve Değişen Dünya Çalıştayı’na katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını gerçekleştiren Bakan Derya Yanık, aile kurumunun öneminin farkında olduklarını, 2022’de bu konuda bolca program ve eğitim planladıklarını söyledi. Ailenin gelecek nesiller için önemli olduğunun altını çizen Bakan Yanık, aile yapısının bozulmasının ardından gerektiği takdirde tarafların bir mağduriyet yaşamaması için de çalıştıklarını söyledi.
“BİZ AİLENİN, ÇÖZÜM ÜRETEN NİTELİKLERİNİ KORUDUĞUNA İNANIYORUZ”
Bu çalıştayın aile üzerine planlanan ilk program olduğunu ve 2022’nin aile programları bakımından oldukça yoğun geçeceğini söyleyerek aile kavramının öneminden bahseden Bakan Yanık, “Biz ailenin, 20. yüzyılda da insan ihtiyaçlarını karşılayan ve günlük problemlere çözüm üreten niteliklerini koruduğuna inanıyoruz. Örneğin, 806 ergenle gerçekleştirilen ve 2010 yılında yayımlanan araştırmaya göre, yemeklerini düzenli olarak bir araya gelen ailelerin çocuklarının alkol, uyuşturucu vb. bağımlılıklardan, kötü alışkanlıklardan daha uzak durduğu, bu alışkanlıklara sahip olma oranlarının çok daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Aile yuvası, elbette ki insanın üstündeki en güvenli çatıdır. Bununla birlikte birtakım duyguların suiistimal edildiği, ihlal edildiği bir alan değil, insana onurlu ve şerefli yaşama hakkının tam olarak teslim edildiği bir yer olmalıdır” ifadelerini kullandı.
“BİZİM TEMEL HAREKET NOKTAMIZ, AİLENİN SAĞLIKLI BİR YAPIDA DEVAM ETMESİ”
Aile kurumunun hassasiyetini bildiklerini ve aile bütünlüğünü korumanın ilk ana hedefleri olduğunu belirten Yanık, “Aileyi korumak adına temel insan hak ve özgürlüklerini, belli bir zamanın şartları altında belirlenmiş ve katılaşmış bir aile modeli altında yok saymanın hakkaniyetli bir tavır olmadığı kanaatindeyiz. Aile kurumunu sürdürülebilir kılmak için biyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı insan varlığının ön şart olduğuna dikkat çekiyoruz. Ailedeki her bireyin sorumluluklarını ve eşit yaşam hakkını bir arada vurgulamak zorundayız. Aile üyelerinin maddi manevi ihtiyaçlarını karşılamayan, hatta şiddetle malul bir aile ortamının insanı beslediğini ve koruduğunu savunmak mümkün değildir. Aile cennetin yeryüzündeki bir izdüşümü diye tanımlarız, bütün yorgunlukların dinginliğe dönüştüğü, her nefeste varlığımızın tazelendiği bir sığınaktır. Ama biraz önce de bir çerçeve çizerek ifade etmeye çalıştığım şeyin özü şu; cennetin yeryüzündeki izdüşümü kabul ettiğimiz ailenin bir cehenneme dönüşmesi halinde kimseyi o cehennemin içinde yaşamaya zorlamamalıyız. Bizim temel hareket noktamız, temel kavgamız, temel mücadelemiz ve sağlamaya çalıştığımız şey ailenin sağlıklı bir yapıda devam etmesi ve insanlar için gerçekten en güvenli sığınak olması, ama bu güvenli sığınak bir süre sonra bir güvensizliğin adına dönüşmüşse o zaman da orada korumamız gereken, çıkarmamız gerekenleri de çıkarıp devlet olarak korumasını sağlamamız gerektiğidir” diye konuştu.
“MUTLU AİLELER, MUTLU ÇOCUKLAR YETİŞTİRİR”
Aile için bireyi, birey için aileyi feda etmeden, gerçek çözüm önerilerine ancak bu çalıştay gibi ciddi ve samimi gayretlerle ulaşılabileceğinin altını çizen Yanık, “Aileyi güçlendirmeye yönelik çalışmalarımız da insanın güçlenmesi, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmesini sağlamaya yöneliktir. Mutlu aileler, mutlu çocuklar yetiştirir. Mutlu çocukların yetiştiği toplumlar her zaman geleceğe ümitle bakar, geleceği tasarlar ve inşa ederler. İnsan ümidi kadar güçlü, ailesi kadar mutludur. Aileler, insanların ümidinin kırıldığı, hayata küstüğü salt içe dönük yapılar olarak algılanmamalıdır. Bu yapılar haline dönüştürülmemelidir. Bu insan için mutluluk değil mutsuzluk üretiyor. Hükümetimiz, ailelerin güçlenmesindeki en büyük engel olan şiddeti ciddi bir suç olarak tanımlamış, gerekli yaptırımları belirlemiştir. Bu noktada hükümet olarak aile kurumunu şiddetten arındırmak ve toplumsal huzuru sağlamak adına kararlı adımlar atıyoruz. Nitekim en son ceza kanununda yapılan değişiklikle kadınlara yönelik işlenen cebir ve şiddet fiillerinin ağırlaştırıcı sebep olması kadına yönelik işlenmesi bir anlamda fiilen kadına yönelik suçlarında da ayrıca tanımlanması ve kategorik bir hale büründürülmesi anlamına geliyor. Bu da şiddetle mücadelemizin önemli parametrelerinden birisidir. Aile içi şiddeti önlemeye yönelik bu kesin tavrımız, aile değerlerine sadakatimizin en temel göstergesi olarak kabul edilmelidir. Aileyi korumak en başta şiddeti önlemekle olur. Şiddetin olduğu yerde sağlıklı işleyen bir aile yapısından söz edilemez. Sağlıklı olmayan ailelerin sağlıklı bir toplum oluşturmayacağı da açıktır” ifadelerine yer verdi.
“ÇÖZÜM ÜRETME KAPASİTESİNİ ARTIRMAYI HEDEFLİYORUZ”
Aile kurumu üzerine durmadan çalıştıklarını söyleyen Bakan Yanık, “Ailede şiddet yerine muhabbet ve merhametin çoğalması için kilit nokta etkili iletişimdir. Yasal düzenlemelerin yanı sıra bakanlık olarak, ülke genelinde 384 Sosyal Hizmet Merkezimizle bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sosyal Hizmet Merkezlerimizde çocuk, genç, kadın, erkek, engelli ve yaşlı bireyler, gaziler, şehit yakınları ve ailelerine yönelik koruyucu ve geliştirici rehberlik ve danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Bu hizmetlerimizle ailelerin yaşadıkları sorunlarla baş edebilme ve çözüm üretme kapasitesini artırmayı hedefliyoruz. Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) ile vatandaşlarımızın yaşam koşullarını iyileştirmek için, ihtiyaçlarını yerinde tespit ediyor ve bu ihtiyaçların giderilmesi için gerekli organizasyonu ve yönlendirmeyi sağlıyoruz. Bu programımızla 2017’den bu yana 4 milyon haneye ulaştık. Aile Eğitim Programımız (AEP) kapsamında ise 2013'ten beri eğitim, sağlık, iktisat, hukuk ve medya olmak üzere çeşitli alanlarda eğitimler düzenleyerek ailenin sahip olduğu kaynakları en etkin şekilde yönetme ve karşılaştığı risklerden korunma becerilerini artırmayı hedefliyoruz. Bu eğitimlerimizle şimdiye kadar 2 milyon 600 bin kişiye ulaştık. Halkımıza doğrudan ulaştığımız bu çalışmalarımızla aile içi iletişimin gelişmesini sağlamak ve gerekli durumlarda bireylerin yardım istemesini kolaylaştırmak istiyoruz” diye konuştu.