YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, “Yükseköğretim Kurulu olarak Mart 2020’den bu yana üniversite yönetimlerimiz ve diğer paydaşlarımızla birlikte aldığımız esnek kararlar ile Sağlık Bakanlığımızın tavsiyeleri çerçevesinde yükseköğretime ilişkin bütün süreçleri dinamik süreçler şeklinde yürütmekteyiz. Bu dönemdeki olağanüstü çabalarının bugünün sorunlarını çözmekten daha da öte bir noktada yükseköğretimimize ve ülkemize kalıcı fayda sağlamasını hedeflemekteyiz” dedi.
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), 2020-2021 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’ni Cumhurbaşkanlığı Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın teşrifleriyle gerçekleştirdi. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı tarafından gerçekleştirilen müzik dinletisiyle başlayan törende konuşan YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Akademik Yıl Açılış Töreni’nin son 4 yıldır Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan himayelerinde yapıldığına dikkat çekti. Dünya genelinde devam eden pandemi döneminde gerçekleştirilen törenin Cumhurbaşkanı Erdoğan himayesinde gerçekleştirilmesinin öneminden bahseden Saraç, bir ihtiyaç olarak dillendirilen üniversite çeşitliliği konusunun Türk yükseköğretim sistemine kazandırıldığını aktardı.
Türk yükseköğretiminin yüz güldüren verilerinden bir tanesinin de kız öğrenci ve kadın bilim insanı sayısındaki artış olduğunu söyleyen Saraç, sayısal verileri de paylaştı. 2003 yılında kadın öğretim elemanı sayısının 28 bin 30 olarak toplam öğretim elemanı sayısının yüzde 38'i olduğunu belirten Saraç, bu oranın bugün itibarıyla 79 bin 495’e yükselerek yüzdelik dilimde yüzde 45’e ulaştığını aktardı. Saraç, şunları söyledi:“Bugünün araştırma görevlileri yarının öğretim üyeleri olacaktır. 2003’te 27 bin 380 araştırma görevlisinin yüzde 42’si kadın iken bugün bu oran yüzde 51’e ulaşmıştır. Araştırma görevlilerinin 26 bin küsuru kadın, 24 bini erkektir. Yani yarısından çoğu kadındır. Diğer bir ifade ile son yıllardaki bu artış sürer ise beş yıl içinde öğretim üyelerinin açık ara kadınlardan oluştuğu bir yükseköğretim sistemi sözkonusu olacaktır. Hukuk alanından bir örnek verelim. Hukuk alanında 2003 yılında yüzde 24 olan kadın öğretim üyesi oranı bugün yüzde 38’e sıçramıştır. Daha da dikkat çekici olanı ise hukuk fakültelerindeki araştırma görevlilerinin de şu an yarısından çoğunun, yüzde 52’sinin kadın olmasıdır. Bu araştırma görevlileri öğretim üyesi olduklarında, yani dört beş yıl sonra bütün akademide olduğu gibi hukuk fakültelerinde de kadın akademisyen sayısının erkeklerden fazla olacağı açıktır.”
DOKTORA PROJESİ
‘YÖK 100/2000 Doktora Projesi’, ‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’ gibi çalışmalardan bahseden Prof. Dr. Saraç, YÖK Gelecek Projesi'yle ilgili heyecanını paylaşarak, “Bu proje kapsamında ülkemizin kalkınması için önemli disiplinlerarası alanlarda, araştırma görevlisi alımı başlatılmıştır. Bu kurgu yükseköğretim tarihimizde akademik personel istihdamında bir ilktir” ifadelerini kullandı.
Üniversite tarihinde bir ilk olarak Türkiye için belirlenen 18 kritik teknoloji alanında öğretim üyesi istihdamının da gerçekleştirildiğini hatırlatan Saraç, “Bunlar yapay zeka, büyük veri, nesnelerin interneti, bulut bilişim, güneş enerjisi, motor teknolojileri, tarım ve hayvan biyoteknolojisi gibi alanlardır. Bu alanlara ilişkin olarak üniversitelerin yetkinlik haritaları çıkarıldı. Bu 18 alanda başarılı bulunan bölümlere sadece bu alt alanlarda kullanılmak üzere kadrolar tahsis edildi. Bu ay sonuna doğru yine üniversite akademik personel istihdamına yeni bir vizyon kazandıracak olan YÖK Kariyer-Liyakat Projesi'ni hayata geçireceğiz. Liyakat sahibi nitelikli doktoralı gençlerimiz ile üniversitelerimizi ülkemizde ilk defa uygulanacak bir kurgu ile bir platformda eşleştireceğiz” şeklinde konuştu.
‘YÖK Gelecek Projesi’nin de ‘YÖK 100/2000 Projesi’ gibi Türkiye projesi olduğuna dikkat çeken Saraç, Türkiye’nin bilim hayatına yön verecek bir proje olduğundan bahsetti. 2020-2021 öğretim yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) ek yerleştirmelerinin geçtiğimiz ay tamamlandığına dikkat çeken Saraç, “Yeni YÖK olarak kurguladığımız sözel ve sayısal okuryazarlığı arayan, ezberciliği değil muhakeme ve analiz kabiliyetini öne çıkaran Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) her yıl bir önceki yıldan çok daha iyi sonuçlar ürettiği görülmektedir. Yükseköğretim programlarının doluluklarında tüm kategorilerde ciddi bir iyileşmenin görüldüğü, son 15 yılın en iyi sonuçlarını almaktayız. Şunu açık ve net bir şekilde ifade edebilirim. Artık boş kontenjan olgusunu yükseköğretim için bir sorun olmaktan çıkarmış bulunmaktayız” dedi.
Covid-19 salgınının bütün dünyada yükseköğretimi, eğitim-öğretim sistemlerini derinden etkilediğine değinen Saraç, salgın döneminin öğrenme, öğretme ve iletişim yöntemlerini yeniden şekillendirdiğini söyledi. Saraç, “Dünyada neredeyse bütün üniversiteler, salgını takiben birkaç gün içinde yüz yüze eğitimden vazgeçip, dersleri çevirimiçi ortama aktarmak zorunda kaldılar. Bugünlerde de yüz yüze eğitime dönen pek çok üniversite görülen vakalar dolayısıyla tekrar online eğitime dönmektedirler. Yükseköğretim Kurulu olarak, Mart 2020’den bu yana üniversite yönetimlerimiz ve diğer paydaşlarımızla birlikte birlikte aldığımız esnek kararlar ile Sağlık Bakanlığımızın tavsiyeleri çerçevesinde yükseköğretime ilişkin bütün süreçleri dinamik süreçler şeklinde yürütmekteyiz. YÖK olarak bu dönemde sisteme kazandırdığımız hibrit/karma öğretim modelinin ve üniversitelerimizin bu dönemdeki olağanüstü çabalarının bugünün sorunlarını çözmekten daha da öte bir noktada yükseköğretimimize ve ülkemize kalıcı fayda sağlamasını hedeflemekteyiz. Nitekim hibrit/karma öğretim modelini pandemi süreci ile sınırlı tutmadık” diye konuştu.
Yeni YÖK olarak küresel salgından önce 2019 yılında başlanan ‘Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’nin bu dönemde daha da geliştirilerek genişletildiğine dikkat çeken Saraç, “Çevirimiçi eğitimi, zor zamanlara has bir konu olarak değil bu pandemi döneminde bir buçuk yıl önce başlatmış olduğumuz ‘Dijital Dönüşüm Projesi’ kapsamında eğitimde bir sistem ve yöntem farklılaşması, paradigma değişikliğinin temel bir unsuru olarak ele almaktayız. Hepimizin takip ettiği gibi Türk Yükseköğretimi, pandemi sürecinde dijitalleşmede önemli bir aşama katetmiştir. Elbette ki gelişmeye açık yerleri vardır. Ama akademinin dijital dünyada elde ettiği birikim, yükseköğretimin geleceğini ve yönetimini ciddi olarak etkileyecek niteliktedir. Kalitesi yüksek bir eğitimin, kampüs dışındaki eğitim imkânlarıyla desteklenerek verilebilmesine dair önemli bir tecrübe birikimi oluşmuştur. Elbette eğitim ve öğretimde esas olan örgün, yani yüz yüze eğitimdir. Fakat bütün dünya gibi Türkiye de yükseköğretimin durmaması, öğrenme ve öğretme sürecinin kesintiye uğramaması için bu imkandan yararlanmaktadır” dedi.
Korona virüs tedbirleri kapsamında düzenlenen törenin son bölümünde YÖK tarafından her yıl ‘bireysel ve kurumsal’ olmak üzere iki kategoride verilen ‘YÖK Üstün Başarı Ödülleri’, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ödülleri almaya hak kazanan akademisyenlere ve yükseköğretim kurumlarına verildi.