Rektörlük tarafından organize edilen ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta konuşan Gürsoy, hedefi yüksek tumanın başarıyı da yükselttiğini söyledi.Kıt kanaat geçinmeye razı olanın yaşam seviyesinin beklentisinin altında gerçekleştiğine vurgu yapan Gürsoy, müteşebbislerin, üniversitelerin beklentilerini yükseltmeleri gerektiğini ifade etti.Türkiye’nin şu anda iletişim, ulaşım, sağlık, eğlence gibi çeşitli alanlarda kullandığı teknolojilerin tamamına yakınını dışarıdan sağladığına dikkati çeken Gürsoy, “Hangi ihtiyacımızı biz kendimiz karşılıyoruz?” sorusunu yöneltti.
Türkiye’nin bu durumdan çıkması gerektiğini anlatan Gürsoy, beş yıldan beri bilgiyi üretme ve teknolojiye çevirme çabası içine girildiğini, yaygınlaştırılan milli AR-GE kuruluşlarının da bu çabanın bir sonucu olduğunu bildirdi.
Tüketen toplumların tükettikleri şey’lerin ne kadar sürede geliştirildiğini ve bir ürüne dönüştürüldüğünü, tüketilen ürünlerin geliştirmelerinin nasıl devam ettirildiği gibi konuları yetirince bilmediklerini anlatan Gürsoy, gelişen ve zenginleşen toplumların üretim bilgisini kontrol altında tutuklarını, bunun yeni bir ekonomik model olduğunu söyledi.
“Yeni Ekonomik Model’de, büyük balık küçük balık yok. Sürekli fırsatlar var. Yaşam boyu öğrenmek var” diyen Gürsoy, yeni ekonomik modelde, fikrini projelendirenin kazandığını anlattı.
“Niye proje yapamıyoruz?” sorusunu da yönelten Gürsoy, “Çünkü jargonumuz yok; üretim modelleri ve yönetim bölümleri oluşturmasını yeterince bilmiyoruz,” diye konuştu.
Başta AB Fonları olmak üzere çok sayıda kuruluşun bir fikri olan ve bunu projelendirmeyi başaran herkese para vermek için beklediklerini ifade eden Gürsoy, “Gökten Armut yağıyor, ama biz bir tane olsun alıp yiyemiyoruz!” eleştirisini yaptı.
Bir proje yapmanın aslında çok karmaşık bir şey zannedildiğini, aksine çok basit olduğunu, fakat yeterince bilinmediği için böyle bir algının toplumda mevcut olduğunu dile getiren Gürsoy, ücretsiz proje danışmanlığı veren resmi kuruluşların yardım yapmak, üstüne de para vermek için proje başvurusu beklediklerini söyledi.
Yaşadığımız çağı Bilgi Ekonomisi Çağı olarak ifade eden Gürsoy, “Her şey biter, bilgi bitmez. Bilgi durmadan çoğalır. Bilgi üretebiliyorsan, bilgi kaynaklarına sahipsen, çok şeye sahipsin demektir,” tespitini yaptı.
Yeni ekonomik modelin, bilginin peşinde koşmadığını daha çok bilgiyi kullanma becerisini esas aldığını, internet tabanlı, ağ örgüsü (network) üzerinden iş gördüğünü, tam zamanında ve esnek üretim yaptığını, yenilik, icatlar, bilgi, dijitalleşme, işbirliği, ortaklık, görevdeşlik, birleşme gibi özelliklere sahip olduğunu vurgulayan Gürsoy, Türkiye’de henüz geleneksel ekonomik modelin geçerli olduğunu ileri sürdü.
“Patent sayısı çok düşük, bu da bilgiyi henüz tam anlamıyla kullanamadığımızın bir göstergesi” diyen Gürsoy, Teknokentlerin iş yapabilmesi için, üniversitelerin, devlet ve firmaların birlikte çalışmaları ve yeni ekonomik modeli içselleştirmeleri gerektiğini ifade etti.
Geleneksel üniversite anlayışının geleneksel ekonomik anlayış gibi değişmeye mecbur olduğunu ileri süren Gürsoy, yeni üniversite modelini, ‘girişimci üniversite’ modeli olarak tanımladı.
“Bilgi üretebilen ve ürettiği bilgiyi ticarileştirebilen üniversitelerde dersler ve öğretme modelleri de bu yeni anlayışa göre oluşturuluyor,” diyen Gürsoy, hep aynı şeylerin tekrar edilmesi durumunda standartlaşmanın ortaya çıktığını, bu durumun geri kalmışlığın bir kriteri olduğunu sözlerine ekledi.