Her zaman halkın sağduyusuna güvendim. Bu seçimlerde de vatandaş tepkisini gösterdi. AK Parti'nin oyları 2 milyon azaldı. Oy oranı da 2011'e göre, 6-7 puan düştü.
Kimileri, daha büyük bir düşüş beklentisi içinde olabilir. Bundan dolayı hem kendisine kahredebilir hem de eski hastalıkları depreştiği için "cahil oy çoğunluğu" iddiasına sarılabilir. Oysa birkaç ay içinde, üstelik gerçeklerin üzeri kapatılırken ve yoğun bir propaganda yapılırken, AK Parti'den 2 milyon oyun kopması küçümsenecek bir sonuç değil.
Aşağıda 2011 ile 2014 neticelerini veriyorum:
Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi'ndeki artış, MHP'nin oylarında göze çarpan 2 milyon 300 bini bulan ilerleme, yolsuzluklara ve hukuksuzluğa duyulan tepkiyi yansıtıyor. Aksi takdirde Saadet Partisi'nin, Büyük Birlik Partisi'nin hatta MHP'nin yükselişini izah etmek imkânsız. Bütün seçim kampanyasının, hizmet sunma yarışına değil 17 ve 25 Aralık operasyonları üzerine bina edildiği unutulmamalı.
Türk milletinin %57'si, bu konulara ne kadar duyarlı olduğunu göstermiştir. %57, adil yargılama istiyor, Twitter'ın ve YouTube'un açılmasını talep ediyor.
Türk halkı, seçimlerde tepkisini ortaya koydu. Ama siyasetçiler ilkeli davranmadı. İsveç olsak ya da Fransa, Amerika, İngiltere gibi bir ülkede yaşasak, bu iddiaların binde biri bile istifa getirirdi. Nitekim Deniz Baykal, kendi ailesini ilgilendiren bir kaset sonucu, CHP Genel Başkanlığı'ndan ayrıldı. Bugün, onun ne kadar ilkeli bir tavır içinde olduğu daha iyi anlaşılıyor. Ama inanın, hiçbir zaman gerçeklerin üzeri örtülemez ve Türkiye gibi yüzünü Batı'ya dönmüş bir ülke, Ortadoğu'nun bataklığı içine saplanıp kalmaz. Mutlaka, haklı olan, bir gün güçlü olacak ve ilkeler galip gelecektir.
Gülerce'nin tavrı
Hüseyin Gülerce, seçim sonrası bazı açıklamalar yaptı; özeleştiride bulundu ve Cemaat'in 4 yanlışını sıraladı: "1) Cemaat, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na savaş açtı. Gezi'den itibaren Başbakan'a hakaret etmeye başladılar. 2) Üslûbumuzu kaybettik, çatışmacı dil kullandık. 3) Siyasallaştık, CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik. 4) Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıkıp kaybetti; yara aldı."
Gülerce'ninki Cemaat'e içeriden bir bakış. Ama dışarıdan bakan bir gazeteci sıfatıyla, Cemaat'in ilkelerin yanında değil de hep "güçlünün" yanında, "siyasi çoğunluğun" yanında yer aldığını hissetseydim, buna inansaydım, bir tek gün bile onlara itibar etmezdim. Gülerce'nin tavsiyelerine uysalardı, orada burada gözümüze çarpan menfaatperest yağdanlıklardan ne farkları kalırdı?
Ayrıca Gülerce, "Başbakan'a hakaret edildi" derken, birkaç örnek verilebilir mi? Yolsuzlukların, Cemaat'e yakın medyada yer alması ya da orada yazan, konuşan kişilerin hukuksuzluğa karşı tavır takınması mı Gülerce'nin gözünde hakaret? Çoğunlukla birlikte hareket etmek için "İyi ki Twitter kapandı. YouTube'a erişim yasaklandı. İyi ki polisler, savcılar sürgün edildi" diye demokratik açıdan tasvip edilemeyecek bir çizgiyi mi korusalardı? O zaman, "Alo Fatih"lerin durumuna düşmezler miydi?
Hiç değilse Gülerce, biraz denge kurmaya çalışsa ve Başbakan'ın Gülen'e savurduğu tehdit dolu, aşağılayıcı üslûbu da eleştirseydi. Bence yanlış yapan Cemaat değil Hüseyin Gülerce. Belki arkadaşlarını Erdoğan'ın gazabından korumaya çalışıyor. Ama ahiret inancı olan bir insana bu tavır yakışmıyor. Zira dindar kişiler samimilerse, güçlünün değil dürüst olanın safında yer almalı.
AK Parti'den Cemaat'e yakıştırılan sıfatlar: Gözü dönmüş, kafası dumanlı, eli kanlı, haşhaşi,virüs, sülük, vampir, kan emiciler, sahte peygamber, çete reisi, terör örgütü, paralel,darbeci, inlerine gireceğiz.
KAYNAK: http://www.bugun.com.tr/iki-milyon-oyun-anlami-yazisi-1044175