Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Rahmetli Adnan Menderes tamtakır durumdaki hazineyi doldurdu, darbeyle gelenler Menderes'i idam ettiler, sonra da hazineyi boşattılar. Rahmetli Özal geldi, Türkiye'ye bir çağ atlattı adeta. Türkiye'yi adeta ardından geldiler, yağmaladılar. Türkiye'yi yağmalamakla kalmadılar, bir yolsuzluklar silsilesi aldı başını yürüdü” dedi.
Türkiye'nin ekonomik olarak şu anda tarihinin en parlak dönemini yaşadığını belirten Erdoğan, “Bunların şimdi iştahı kabarıyor. 'Ne yapsak da bu Ak Parti'yi indirsek, ondan sonra şu dolu olan hazineyi bir boşaltsak, dertleri bu” ifadesini dile getirdi.
Erdoğan, partisince Tekirdağ Cengiz Topel Meydanı'nda düzenlenen “Referanduma Evet” mitinginde yaptığı konuşmada, Tekirdağ'a yaptıkları yatırımlara işaret ederek, bugün de Tekirdağ-Muratlı demiryolu hattını hizmete açtıklarını anımsattı.
Millete beyefendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldiklerini, laf değil iş ürettiklerini, Ak Parti'nin farkının da bu olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Yani bizim fikirlerimizin ulaştığı yerlere bunların hayalleri bile ulaşamaz. Biz iş üretiyoruz, bunlar laf üretiyorlar. Biz yaptıklarımızla, yapacaklarımızla, projelerimizle konuşuyoruz. Türkiye genelinde inşa ettiğimiz 12 bin 300 kilometre yolla konuşuyoruz. Çocuklarımıza kazandırdığımız 150 bin derslikle konuşuyoruz, 435 bin konutun şantiyesiyle konuşuyoruz. Tekirdağ'da üniversite var mıydı? Tekirdağ'a üniversite kazandırdık. Namık Kemal Üniversitesi ile konuşuyoruz. Hastanelerle konuşuyoruz. Peki bunlar neyle konuşuyor? Neleri var? Ne yapmışlar bu ülkede? Allah aşkına, neleri var, ne yapmışlar bu ülkede? 2002 yılında Türkiye ne kadar demir çelik üretiyordu biliyor musunuz? 79 senede gelinen nokta neydi? 2002'de 16 milyon ton demir çelik üretiyordu. Biz geldik şu anda ne kadar üretiyoruz biliyor musunuz? 25 milyon ton. Son 8 yılda Türkiye'de 7 milyon adetten fazla motorlu taşıt üretimi gerçekleşti. Peki 40 yılda ne kadar yapıldı? 40 yılda 6,8 milyon... Farkımız bu. Bütün bunlar artarak devam ediyor, bundan sonraki süreçte de artarak devam edecek.”
Erdoğan, 2002 yılında toplam uçak yolcu sayısının 34 milyon olduğunu, bugün bu sayının 86 milyona çıktığını belirterek, “Bu ne demektir? Demek ki zenginleşiyoruz. Havayolları sadece belli bir kesimin kullandığı değil, artık halkın yolları oldu. Halk da artık uçağa binebiliyor” dedi.
"ORDU'YA GİDER SADECE FINDIK YEYİP DÖNERSEN...”
Cep telefonu abonesinin 2002 yılında 23 milyondan bugün 62 milyona çıktığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bunlar, nereden nereye geldiğimizi gösteriyor. İnternet kullanıcılarına bakıyoruz. 4 milyon civarındaydı. Bugün ne oldu biliyor musunuz? 30 milyon. Bu neyi gösteriyor? 1'e 7, 1'e 8 artış var. Bu, Türkiye'deki gücü, imkanı, alım gücünü gösteriyor. Bütün bunlarla birlikte muhalefet partileri sıkılmadan diyorlar ki 'Ne yaptılar ki?'... Eğer Ordu'ya gider sadece fındık yeyip dönersen, arkandaki Karadeniz sahil yolunu göremezsin. Malatya'ya gider, sadece kayısı yeyip dönersen, tabii ki oradaki 36 kilometre bölünmüş yola 191 kilometre ilave edilen bölünmüş yolu, havaalanını göremezsin. Diğerlerine girmiyorum. Tekirdağ'a gelip, sadece Tekirdağ köftesini yer dönersen tabii ki Asyaport'u, Tekirdağ-Muratlı tren hattını göremezsin. Bölünmüş yolları, derslikleri, toplu konutları göremezsin. Ne diyor eskiler? 'Görmeye göz gerek, sezmeye öz gerek öz...'
Bunlar siyasi tarihlerinde ilk kez Ankara'dan dışarıya çıktılar. Onu da bizim zorlama ve teşviklerimizle yaptılar. Anadolu'yu bunlar daha yeni keşfediyorlar, giremiyorlardı Anadolu'ya. Trakya'yı bunlar daha yeni görüyor. Buraların eski halini bilmezler. Bunlar yapmayı, üretmeyi bilmezler, hizmet nedir bilmezler.
Rahmetli Adnan Menderes geldi, tamtakır durumdaki hazineyi doldurdu. Bunlar darbe ile gelip merhumu malum idam ettiler, sonra da hazineyi boşattılar. Şimdi de o merhum Menderes dönemindeki Trakya'yı arıyorum, demokrasi aşığı Trakya'yı arıyorum, özgürlüklere aşık olan Trakya'yı arıyorum. Rahmetli Özal geldi, Türkiye'ye o da bir dönem yaşattı, bir çağ atlattı adeta. Türkiye'yi adeta ardından geldiler, yağmaladılar. Türkiye'yi yağmalamakla kalmadılar, bir yolsuzluklar silsilesi aldı başını yürüdü. Türkiye ekonomik olarak şu anda tarihinin en parlak dönemini yaşıyor. Bunların şimdi iştahı kabarıyor. 'Ne yapsak da bu Ak Parti'yi indirsek, ondan sonra şu dolu olan hazineyi bir boşaltsak'. Dertleri bu. Niye? Gençler bakınız, göreve geldik. Türkiye'nin 100 lirasının 74 lirası borçtu. Şimdi 100 liranın 45 lirası borç. Devlet borç alırken 100 liraya 63 lira faiz ödüyordu. Şimdi 7-8 lira ödüyor. Aradaki fark 55 lira. Bu kimin cebinden çıkıyordu. Tekirdağlı kardeşimin cebinden, hazineden çıkıyordu. Şimdi senin cebinde kalıyor benim Tekirdağlı memur ve işçi kardeşim.”
Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun “başörtü meselesini halledeceği” sözünü verdiğini anımsatarak, “Seninle eğitim, inanç özgürlüğünü konuşuyoruz. Eğer dürüst ve samimiysen 13 Eylül gününden daha erkeni yok, bugünden tezi yok. Biz hazırız. Hemen birlikte oturalım, kararı verelim, adımı atalım. Dürüst ol, dürüst. İnsanın ağzından söz bir kere çıkar, sonra patinaj yapmaya başlamaz, farklı farklı konuşmaz. Siyasette karaya kara, aka ak diyeceksin. Karaya ak, aka kara denmez. Benim vatandaşım da bunu yutmaz” dedi.
Erdoğan, partisince Tekirdağ Cengiz Topel Meydanı'nda düzenlenen “Referanduma Evet” mitinginde yaptığı konuşmada, iktidara geldiklerinde yüzde 30 olan enflasyonun bugün yüzde 7,6'ya indiğini belirterek, bu aradaki farkın vatandaşın cebinden çıkarken, şimdi cebinde kaldığını söyledi.
“Gittiler, IMF'den 30 milyar dolar borç aldılar. 'Bittik, tükendik' dediler. Kim vardı iktidarda?” diye soran Erdoğan, iktidarda MHP, DSP ve ANAP koalisyonu bulunduğunu anımsattı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bize ne kadar borç bıraktılar? Sadece IMF'ye 23,5 milyar dolar borç bıraktılar. Şimdi ödedik, ödedik, ödedik, 6,6 milyar dolara düşürdük. Peki, devletin milli bankası hangi banka? Merkez Bankası. Merkez Bankasının kasasını 26,5 milyar dolarla bıraktılar, şimdi kasada 75 milyar dolar var. İnsaf edin insaf. Ey ana muhalefet, yavru muhalefet, eğer bu iktidar bir talanın iktidarı olsaydı, bu kasalarda bu paralar olur muydu? Bu yatırımlar devam eder miydi? Tekirdağlılar, şu bölünmüş yollar nasıl yapılacaktı? Raylı sistem nasıl yapılacaktı? Diyorum ki futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutulmaz. Biz şu anda genel seçim yapmıyoruz. Biz şu anda halk oylaması yapıyoruz. Bu halk oylamasında partilerin amblemleri oylanmayacak. Bir taraftan bembeyaz 'evet', bir tarafta 'kahverengi'. Ben diyorum ki o bembeyaz 'evet'le ak sayfa açacağız. Bembeyaz bir sayfa açacağız. Burada Ak Parti'yi oylamayacaksınız. Burada muhalefeti oylamayacaksınız. Burada kendinizin geleceğini oylayacaksınız. Çocuklarınızın geleceğini oylayacaksınız. Özürlü yavrularımızın geleceğini anayasal teminat altına alacaksınız. Çetelere avukatlık yapanların karşısında duracaksınız.
Bütün bunlar bu şekilde devam ederken bunların çetelere niye avukatlık yaptığı ortaya çıkıyor. Bunların çetelere avukatlık yapması boşuna değil. Darbe senaryolarına bunların çanak tutması boşuna değil. Bunların 27 Nisan bildirisinin altına imza atmaları boşuna değil. Milletten teveccüh göremeyenler, milletten yüz bulamayanlar, çetelerden gidip medet umuyorlar, hukuksuzluktan, şantajdan, tehditten, iftiradan medet umuyorlar. Artık öyle yağma yok, bitti o iş. Milletin emanetine sahip çıkan bir Ak Parti var. Artık yetimin hakkını koruyan, kuruşun hesabını soran bir Ak Parti var.”
"SİYASETTE DÜRÜST, İLKELİ, TUTARLI, SORUMLU OLUNMALI”
Başbakan Erdoğan, siyasette dürüst, ilkeli, tutarlı, sorumlu olunması gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tekirdağlıların çok güzel bir sözü var: 'Acem kılıcı gibi iki tarafı keser'... Bunlara bakıyorsun, Batman'a gidiyor 'genel af' diyor. Öyle mi? Ankara'ya geliyor, hemen çark ediyor. Tunceli'ye gidiyor, orada 'genel af' satıyor, Kayseri'ye gidiyor çark ediyor. 'Onu demek istemedim' diyor. İstanbul'a gidiyor, başörtüsünü, çarşafı tezgaha sürüyor, çarşaflılara rozet takıyor. Sonra bir de bakıyoruz ki çarşaflı vatandaşımı, kardeşimi otobüsten atıyor.
Bir de bunlar bu arada yeni bir şey daha başlattılar. Şimdi 'Başörtü meselesini ben hallederim' diyor. İnandınız mı? Bu arada herkes başladı vurmaya. 'Nasıl halledeceksin falan'. 'Efendim tasarımcıya göndeririz' Şimdi olgunlaştırma enstitüsünde çalışmalar yapılıyor. Acaba bu başörtüsünün rengi nasıl olsun, renkleri nasıl olsun, alttan mı bağlansın, bone türü mü olsun, şöyle mi böyle mi olsun. Bu nasıl özgürlük? Sen bunu diğer kızlarımız için de aynı şekilde belirliyor musun? Onlar için de streç pantolon mu olsun, şalvar mı olsun, askılı mı askısız mı olsun, bu tür şeyler de söylüyor musun? Onun da siparişini verdin mi? Yani seninle eğitim, inanç özgürlüğünü konuşuyoruz. Eğer dürüst ve samimiysen 13 Eylül gününden daha erkeni yok, bugünden tezi yok. Biz hazırız. Hemen birlikte oturalım, kararı verelim, adımı atalım. Dürüst ol dürüst. İnsanın ağzından söz bir kere çıkar, sonra patinaj yapmaya başlamaz, farklı farklı konuşmaz. Siyasette karaya kara, aka ak diyeceksin. Karaya ak, aka kara denmez. Benim vatandaşım da bunu yutmaz.”