ERZURUM gazetesi
Erzurum Alimlerinden Muhammed Halis Emek Hocaefendi, 93 yaşında hayatını kaybetti.
Emek Hocaefendi rahatsızlığı sonucu evinde hayata gözlerini kapadı. 93 yaşında hayatını kaybeden Emek Hocaefendi, Erzurum’un ulemaları arasında yer alıyordu.
//ÖZ GEÇMİŞİ
Erzurum’un Tortum ilçesinin Aşağı Katıklı Köyü'nden Arif Ağagil soyundan Hoca Ali Efendi’nin oğlu Yusuf Saim’in İmam-Hatiplik görevi nedeniyle, Çat’ın Çögender Köyü’nde 1918 yılında dünyaya geldi. Annesi Çat’ın Çögender köyünden Murteza Ağanın kızı Muteber Hanımdır. Sekiz yaşında hafızlığa başlayıp dokuz ayda tamamladı. Aynı köyde üç yıl ilkokula giderek oradan mezun oldu. Akabinde babasından, aklam-ı sittenin dört çeşidinde yazı öğrendi ve o günün meşhur kitaplarından, Muhammediye, Ahmediye, Babadaği, Mevkûfât vb. kitapları okudu. On altı yaşında Çögender Köyüne İmam-Hatip oldu, iki yıl bu görevi sürdürdükten sonra akabinde görevden ayrılıp, Sefkarlı müderris Abdurrahman Efendiden, sarf ilminin sıra kitaplarını ve nahiv ilminin de Molla Cami’ye kadar olan sıra kitaplarını okudu. Daha sonra Molla Cami isimli kitabı, dönemin meşhur müderrisi Babadereli Ahmet Has Efendi’den okumaya başladı. Kısa sürede bu eseri tamamladı. Bu esnada zaman zaman ziyaretine gittiği dönemin Nakşibendi tarikatının büyüklerinden olan Muhammed Lütfi Efendi'nin meclisinde bir ara bulunurken, ikram edilen şerbetin yarısının kendisine verilmesi halinde intisap edeceğine karar verir. Muhammed Lütfi Efendi şerbeti biraz içince dönüp "bak bakayım yarı oldu mu?" der ve şerbeti kendisine uzatır. Ardından Hocamız intisap eder. Sonra Gaziantep ve Urfa’da üç buçuk yıl süreyle askerlik yaptı ve 1945 yılında terhis oldu. Tekrar Babadereli Ahmet Efendi’nin medresesine döndü ve orada klasik medrese usulündeki tahsilini üç yıl gibi kısa bir sürede tamamlayarak icazet aldı. Bu esnada Farsçayı da kendi gayretiyle öğrendi. O dönemde aşırı halsiz bırakan bir hastalığa yakalandı. Yattığı yerden ayağa kalkacak hali yoktu.
//İLGİNÇ YAŞAM SERÜVENİ
Bir gün ders arkadaşları yanında iken odasından içeriye hocasının babası Molla Resul Efendi girer, Halis hocamız aşırı rahatsızlığından ve halsizliğinden dolayı ayağa kalkamayınca: Resul Efendi “Allahın “Vedud” isminde şifa vardır. Onu zikret” der ve dışarı çıkar. Birkaç defa tekrar edince üzerinden âdeta bir rüzgârın geçtiğini hisseder ve ayağa kalkar. Yanındaki arkadaşları da olan duruma hayret ederler.Hocamız İcazeti müteakip iki yıl Çat’ın Kızılhasan Köyü’nde, dört yıl Yavi Köyü’nde ve altı yıl da Çögender Köyü’nde İmam-Hatiplik yaptı. Bu esnada eski medrese usulünde olmak üzere, yılda 20-30 civarında talebe okuttu. Akabinde 1957 yılında açılan müftülük sınavına, Erzurum’da dönemin il müftüsü Muhammed Sadık Solakzade Efendi’nin huzurunda girdi. Yazılı, sözlü ve mülakatta üstün başarı göstererek Çat ilçesine müftü olarak atandı. Sonra feraiz imtihanı için Ankara’ya çağrıldı ve dönemin Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu ve Feraiz ilminde mahir olan Başkan Yardımcısının huzurunda üstün başarı gösterdiğinden kendisine il müftülüğü görevi teklif edildi. Ancak anne ve babasının hizmete muhtaç olmaları nedeniyle bu teklifi kabul etmeyerek, Çat’ta ikamet eden ailesinin yanına dönmek için Çat müftülüğü görevini sürdürmeyi tercih etti. Bu görevinde dört yıl kaldı. Bu esnada talebe okutmaya devam etti. 27 Mayıs 1960 ihtilalinde, sekiz ay hapis yattı. Beraat edip çıktıktan sonra Erzurum Merkez Güzelova Köyü’nde beş yıl İmam-Hatiplik yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığının ikinci bir emriyle Erzurum Merkez vaizliğinde istihdam edilmek üzere görevlendirildi.
//AŞIKKUTLU HACAEFENDİDEN İCAZET ALDI
Bu esnada 1967-68 yıllarında dönemin müftüsü Osman Bektaş tarafından görevlendirilerek Trabzon’un Of ilçesinin Uğurlu Köyü’nde Mehmet Rüştü Aşıkkutlu Hoca’dan aşere okuyarak icazet aldı. Erzurum’a döndükten sonra aşere ilminde üç grup talebe okuttu. Vaizlik görevine on sekiz yıl devam ederek, ardından 1982 yılında emekli oldu. Emekli olduktan sonra da Muratpaşa Camii'nde, bitişiğindeki Ahmediye Medresesinde, Yukarı Mumcu Camii’nde, kısa bir süre Rize’nin Kendirli Köyü Merkez Cami’nde ve kendi evinde aralıksız olarak talebe okutmaya devam etti. Ayrıca Dadaşkent’te Yukarı Vehbi Efendi namına mâil-i inhidam olan küçük bir cami yerine büyük bir cami yaptırdı. Halis Efendi Hocamız çok sayıda hac görevini ifa etmiştir. Ayrıca, Üç dönem uzun süreli Mekke’de bulunduğu esnada Suudlu ve Suriyeli talebelere Muhtasaru’l-Meânî ve Beydâvî Tefsiri’nden dersler verdi. Bunun yanında Fethu'l-Kadîr gibi eserlerden de fıkıh dersleri mütalaa ettirdi. Bu sürede Vehhâbilikle ilgili görüşlerini kaleme aldı. Ancak bu notları daha sonra derlemedi.
//KLASİK MEDRESE EĞİTİMİ
Hocamız ders okumaya başladığı andan itibaren klasik medrese sistemindeki Arapça, Mantık, Belağat, İlm-i Arûz, Fıkıh, Fıkıh Usulü, Kelam, Tefsir, Hadis, Feraiz vb. derslerin yanında Marifetname gibi bazı eserleri de okutmaya da başladı. Tedris faaliyetine vefatından bir hafta önceye kadar devam etti. Bu sürede yüzlerce talebe yetiştirdi. Bu talebelerinden bir kısmı halen İlahiyat Fakültelerinde ve diğer fakültelerde öğretim üyeliği yaparken, kırkın üzerinde talebesi de Diyanet İşleri Başkanlığının il veya ilçe müftülüğü başta olmak üzere çeşitli üst kademelerinde görev yapmaktı. Şehrin çeşitli camilerinde vaaz etmesinin yanında, Peygamberimize (SAV) yazdığı Na’t ve Hz. Ebubekr’in (r.a.) “Cud bi Lütfik” kasidesini Arapça olarak tahmis etmiştir. Ayrıca kendisine mahsus birkaç şiiri de bulunmaktadır. Dokuz erkek ve bir de kız çocuğu bulunmakta.