Erzurum Kalkınma Vakfı(ERVAK) Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 10. yılı dolayısıyla bir bildiri yayımladı. Bildiride şunlar kaydedildi: ‘Anadolu, askeri ve siyasi açıdan elde tutulması oldukça güç olan bir vatan toprağıdır. İç ve dış tehditlerin eksik olmadığı bu coğrafyada ayakta kalmak, büyük bedeller ödemekle mümkün olmaktadır.
Bulunduğumuz coğrafyanın şartları bizi böyle bir mücadelenin içinde olmaya zorlamakta , dolayısıyla her karış toprak için şehitler vermekteyiz
Kanla irfanla kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik tehdit ve saldırılar dün olduğu gibi bu gün de sürmekte,102 yıl önce Erzurum’u düşman işgalinden kurtaran Türk ordusu bu gün de varlığımızı tehdit eden unsurlara karşı şanlı bir mücadele vermekte, özetle, millet olarak bedel ödemeye devam etmekteyiz.
Bağımsızlığın, acı, gözyaşı ve kan ile sağlandığı vatanımızda bu bedeli en fazla ödeyen şehirlerin başında Erzurum gelmektedir.
Hatırlanacağı üzere Erzurum, son olarak 1916 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiş, bu karanlık günler iki yıl sürmüştür.
Acının, ıstırabın, gözyaşının eksik olmadığı bu esaret günlerinde göçler yola dizilmiş, şehri ellerine geçiren azgın Ermeni çeteleri, çocuk, kadın, yaşlı demeden binlerce Erzurumluyu hunharca katletmiştir.
Aradan geçen bir asra rağmen bugün Yanık Dere Şehitliği’nde, Ilıca’da, Alaca’da, Yeşilyayla’da, Cinis’te, Tepeköy’de ve şehrin eski mahallelerinde bu vahşetin izleri hala canlılığını korumaktadır.
Erzurum, bu kâbus dolu günlerden Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki şanlı ordumuzun İstanbul Kapısı’ndan şehre girmesiyle kurtulmuş, kısa sürede yaralarını sarıp, 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ne ev sahipliği yaparak, Milli Mücadele’nin ilk meşalesini yakmıştır.
Bu karanlık günlerde Erzurumlu, bayrağın, özgürlüğün, vatan toprağının, ordunun, ezanın, vefanın önemini bir kez daha görmüş; acının, hasretin, gözyaşının, esaretin kıskacında olgunlaşarak milli refleksin en fazla hissedildiği şehir olarak hafızalara kazınmıştır.
Milletlerin varlıklarını sürdürebilmeleri, geçmişi unutmamaları ve yaşananlardan ders çıkarmaları ile mümkün olmaktadır.
Bu yüzdendir ki tarihçiler “Geçmişi unutanlar, gelecekte aynı şeyleri yaşamaya mahkumdurlar” diyerek bu gerçeğe dikkat çekerler.
Bu bakış açısıyla bir değerlendirme yapıldığında, esaretten özgürlüğe giden bu süreci canlı tutmanın ve gelecek nesillere aktarmanın tarihsel bir sorumluluk olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu yıl da Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yılını matem-i neşe içerisinde idrak edeceğiz. Geçmişte yaşanan acıları hatırlayarak geleceğe ümitle bakıp, ezelden beri hür doğmuş ve hür yaşamış olan yüce Türk Milleti’nin geçmişte olduğu gibi günümüzde de her türlü iç ve dış tehditleri yenecek güç ve azimde olduğunun gururunu yaşayacağız.
Düşman işgalinin 102. yılında, Allah yüce milletimize bir daha böyle karanlık günler yaşatmasın diyor, bu aziz vatanı canları uğruna bize emanet eden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, onların azizi hatıraları önünde saygı ve tazimle eğiliyoruz.’