AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Ben insanlık dışı çok metin gördüm, anti demokratik, hukuk düşmanı çok metin gördüm, fakat bu Ankara Barosunun yayınladığı kadar çirkin, insanlık düşmanı, hukuk düşmanı ve baştan aşağı İslamafobik, nefret suçuyla dolu bir metin görmedim” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında video konferans sistemi ile yapılan MYK toplantısı sonrasında AK Parti Genel Merkezinde basın toplantısı düzenleyen AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 27 Nisan e-muhtırasının yıl dönümünü hatırlatarak, o dönemde yaşanan gelişmelere değindi. Çelik, açıklamasında, Ankara Barosunun Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile ilgili yaptığı açıklamaya tepki göstererek, metnin laiklik karşıtı bir metin olduğunu söyledi.
“İRİ DEVLETLERİN BU KRİZ KARŞISINDA NASIL DAĞILDIĞINI GÖRÜYORUZ”
Türkiye’nin virüse karşı verdiği tarihi mücadeleye ilişkin bilgi veren Ömer Çelik, “Gücünüz ne olursa olsun, büyüklüğünüz ne olursa olsun, virüs salgınında olduğu gibi insanınızın hayatını koruyamıyorsanız, kriz yönetimine ve sağlık alt yapısına sahip değilseniz büyük devlet olmak hiçbir şey ifade etmiyor. Bu şekildeki büyük devletler ancak ‘iri devlet’ olarak adlandırılabilir, büyük devlet olarak adlandırılamaz. Büyük devlet aynı zamanda akil olan anlamına gelir. İri devletlerin bu kriz karşısında nasıl dağıldığını ve savrulduğunu görüyoruz. Ülkemiz ise hem krizin yönetimi bakımından hem insanımıza sahip çıkma bakımından hem de insanlığa ihtiyaç duyduğu malzemeleri götürme bakımından büyük ve akil devlet olmayı, bu kavramı en çok hak eden devlet olarak öne çıkmaktadır” diye konuştu.
“CİBUTİ’DEN YUNANİSTAN’A KADAR BÜTÜN ROLÜ ÜSTLENEN, BÜTÜN YARDIMI YAPAN TÜRKİYE’DİR”
Türkiye aleyhine ne zaman kötü haber olsa bunu içeriye tercüme etme, içeride siyasallaştırma konusunda kadrolu kesimlerin olduğunu belirten Ömer Çelik, aynı kesimlerin yabancı basının Türkiye’yi öven haberleri karşısında suskun kaldıklarını belirtti.
Türkiye’nin bir çok devletin yardımına koştuğunu belirten Ömer Çelik, Cibuti’de olan 3 Yunan vatandaşının Türkiye’ye getirilmesi için başvurulduğunu, Dışişleri Bakanlığının devreye girmesi ile THY üzerinden 3 Yunanlının Türkiye’ye getirildiğini ifade ederek, “Yunan Dışişleri Bakanı, bundan bahsederken Cibuti Dışişleri Bakanlığı ve AB’nin destekleri ile kendi vatandaşlarının ülkelerine getirildiğini söylüyor. Halbuki Cibuti’den Yunanistan’a kadar bütün rolü üstlenen, bütün yardımı yapan Türkiye’dir. Yunanistan Dışişleri Bakanının kendilerinin ürettiği Türkiye düşmanlığının esiri haline gelmesi bakımından önemlidir. Esasında Yunanistan’daki zihniyet açısından hiçbir şeyin, insani konular söz konusu olduğunda bile en fanatik siyasi yaklaşımın üretilmesinden geri kalmadığının bir örneğidir. Yunanistan’daki yetkilileri insani konuları bu siyasi fanatizme defalarca yaptıkları gibi kurman etmemeleri konusunda uyarmak isteriz” şeklinde konuştu.
“EN LAİKLİK KARŞITI METİNLERDEN BİRİSİDİR ANKARA BAROSUNUN YAPTIĞI”
Ankara Barosunun, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında yaptığı açıklamaya da değinen Ömer Çelik, “Baro ikinci bir bildiri yayınlayarak kendisinin İslam düşmanlığı yapmadığını söylemeye çalışmış. Bunun baştan aşağı yalan olduğu yaptıkları açıklamanın satırlarına bakıldığı zaman net bir şekilde görülüyor. 27 Nisan’ı da andım, insanlık dışı çok metin gördüm, anti demokratik, hukuk düşmanı çok metin gördüm, fakat bu Ankara Barosunun yayınladığı kadar çirkin, insanlık düşmanı, hukuk düşmanı ve baştan aşağı İslamafobik, nefret suçuyla dolu bir metin görmedim. Bu, bütün bu çirkinliklerin hepsinin ötesine geçen bir metin olmuştur” dedi.
Laik devletin bir barış projesi olduğunu, parti olarak laik devlet projesini desteklediklerini belirten Çelik, “Bu açıklamanın devamında laikliğe vurgu yapmak için bu çirkin açıklamaları yaptıklarını söylüyorlar. Bir kişinin inanç sistemi içindeki değerlerini ortaya koymasını engellemeye dönük en laiklik karşıtı metinlerden birisidir Ankara Barosunun yaptığı. Tam bir faşist zihniyetin ürünüdür” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının yasal görevini yaptığını belirten Çelik, “O açıklamasında kimseyi hedef gösteren bir üslup yoktur, şiddete çağıran bir üslup yoktur, kimsenin temel hak ve hürriyetlerini askıya almaya dönük bir üslup yoktur. Bu şekildeki faşist yaklaşımlar Diyanet İşleri Başkanını susturmaya kalkıyor, onu kan kokan bir zihniyetin temsilcisi olarak nitelemeye çalışıyor sonra da bunu hukukla, demokrasiyle, laiklikle örtmeye çalışıyor. İkinci bildiride biraz yumuşatmaya çalışmışlar ama görüntü olarak, mahiyet olarak ayni faşist zihniyet aynı tutumunu devam ettiriyor. Ben bazı CHP milletvekili arkadaşlarımızın Ankara Barosunun bu faşist açıklamasına destek verdiğini gördüm. Bazıları destek verirken Ankara Barosunun bu faşist açıklamasını ekleyerek destek vermişler. Böylesine bir faşist zihniyetin ürünü olan böylesine İslam düşmanı bildiriye destek verenin hukuk anlayışının, demokratik anlayışının ne kadar kadük olduğunu gösterir” şeklinde konuştu.
“KOSKOCA BİR PARTİNİN BU KONUDA TOPYEKUN SUSKUN KALMASI YANLIŞTIR”
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin çocuklar için hazırladığı bir broşürde Aleviliğin ayrı bir din olarak gösterildiğini belirten Ömer Çelik, “O günden beri bekledik bu konuda sağduyulu bir açıklamanın yapılmasını, maalesef herhangi bir şekilde bir izahatta bulunulmadı. Aleviliği İslam’dan ayrı bir din gibi göstermenin biz Avrupa’da bazı yabancı servisler tarafından, Alevi vatandaşlarımızı Türkiye’den koparmaya çalışılan bir politika olduğunu biliyoruz. Bu Türkiye’ye karşı bir takım gizli servislerin Avrupa’da da yürüttüğü bir politikadır. Bunları yakından takip ediyoruz. Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının çocuklara dağıtılan bir broşürde Alevilik Müslümanlıktan değilmiş gibi Aleviliğe açık bir saldırı olan, Alevi Sünni arasındaki kardeşliği hedef alan bir yaklaşım göstermesini son derece yanlış buluyoruz ve bunu kınadığımızı ifade etmek isterim. Kılıçdaroğlu’ndan bu konuda bir şeyler duymak istiyoruz. Koskoca bir partinin bu konuda topyekun suskun kalması yanlıştır” ifadelerini kullandı.