Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Üniversite kapılarında öğretim üyelerine meydan okuyan, taş atan, hakaret eden bir güruhun Türk gençliğini değil, hain planları temsil ettiği çok açıktır” dedi.
Ankara Spor Salonu’nda gerçekleştirilen ve Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen ‘Türk Gençliği Büyük Kurultayı’na katılan Bahçeli, tüm gözlerin ülkücü gençler üzerinde olduğunu hatırlatarak dikkatli ve soğukkanlı olmaları gerektiğini belirtti.
Türk gençliğinin milli bekanın ve beraberliğinin can damarı olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Sizler Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünün kutup başlarısınız. Henüz yazılmamış destanların parlak müelliflerisiniz. Hayalleri gerçeğe dönüştürecek potansiyel güçsünüz. Ülkülerimizin şafağında doğacak aydınlık vicdanı maşeri vicdanla buluşturacak, zalim hesapları buruşturup atacak, hain emelleri budaya budaya kökünü kazıyacak ümitsiniz, özlemsiniz, beklenen serdengeçtilersiniz. Tarihin derinliklerinde altın çağlarımız vardır, önemli olan bu çağları gelecekte de inşa ve ihya etmektir. Sert çizgili bölünmelerin önünü kesecek, birliğimize ve kardeşliğimize ölüm fermanı yazan alçakları önüne kattığı gibi kovalayacak, bu şer cephesinin uykularını kaçıracak kim var diye sorulduğunda; arkasına önüne, sağına soluna bakmadan biz varız diyen Türk gençliği bekamızın ve milli beraberliğimizin can damarıdır. O damar ki, milli kudret ve kuvvetin meskenidir. Aziz Atatürk’ün ifade ettiği üzere, ‘muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur’, nitekim hiç kimse fıtrat değişir zannetmesin, bu kan yine o kandır” diye konuştu.
Ailesine, atasına, ülküsüne, Kızılelmaya ve ecdadının manevi emanetlerine sahip çıkar gençlikle ümit çeşmesinin sonsuza kadar akacağını vurgulayan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
“Aziz milletimizin, mazlum toplumların, mağdur milyonların ezeli fecri yakında doğacaksa bunun mimarı milletim, vatanım, bayrağım, mukaddesatım, mukadderatım diyen Türk gençliğinden başkası değildir. Nasıl bir gençlik? Tarihine, kültürüne, medeniyetine, öz değerlerine, inançlarına ve ruh yapısına sımsıkı bağlı erdemli, enerjik ve sorumluluk sahibi bir gençlik. Şahsiyetli olmayı insan olmanın ön şartı gören, peşin hükümlerin tuzağından, önyargıların prangalarından kurtulmuş, vicdan ve irade bağımsızlığına hiçbir zaman ipotek koydurmamı, muhayyilesine kelepçe vurdurmayan, muvaffakiyette sınır tanımayan, mücadeleye geriden bakmayan, yaşadığı zamandan taşan, biteviye taşma iradesi taşıyan, haraba kul olmayan, hüsrana uğramayan, nefsine teslim olmayan, nesilleri ihmal etmeyen, hürriyete sırtını dönmeyen, muhannete muhtaçlık çekmeyen, atasını, anasını, babasını sayan; küçüklerini seven, çevresiyle barışık, çehresiyle ışık saçan, sözü bir özü bir adam gibi adam, Kızılelmaya, Turan ülküsüne, yükseldikçe yükselme kararlılığıyla İ’la-yi Kelimtullah’a, Hakk’a, halka, hakikate, hidayete koşar adım giden, ecdadının emanetlerini omuzlayarak fikriyle ve ülküleriyle ahlak, akıl ve adaletin sinesinden milli ve manevi değerlerle bezenmiş, bu suretle beş bin yıllık Türk tarihinden doğup gelen, demokratik ve yasal vasıtalardan süzülüp milletinin imkan ve kaynaklarını kullanarak büyük hedeflere odaklanan bir gençlik, bu gençlikle aşılmaz engeller aşılır. Bu gençlikle zulmetin perdeleri yırtılıp atılır. Bu gençlikle zaferlerimizin ümit çeşmesi sonsuza kadar akar durur.”
Ülkü ocaklarına haydut diyenlerin yüz karası ve dönek olduğunu ifade eden Bahçeli, ülkü ocaklarından terörist değil terörizmin can düşmanı çıkacağının altını çizdi. Bahçeli, ABD’nin ülkücüleri kahraman olarak görmediğini, onların kahramanının da PKK, FETÖ, YPG ve DAEŞ olduğunu işaret etti. Türk gençliğine bakınca onları birer gözüyle değil, gelecek gözüyle baktıklarını söyleyen Bahçeli, gençliği x,y,z olarak değil hepsini evladı olarak gördüğünü belirtti.
“DAVAMIZ BİR GÖNÜL HAREKETİDİR”
Ülkücü ve milliyetçi gençliğin Peygamber Efendimiz'in ahlakı ile yoğurulduğunu belirten Bahçeli, “Dava insanı her türlü yokluğu ve zorluğu göze alarak yola çıkan, mücadelesine tarihsel boyut, kültür ve medeniyet boylamı katan, aynı şekilde sistem ve metodolojik derinlik kazandıran kişidir. Dava insanı olmak, kalabalıklar arasında kaybolmak değil, gerekirse yalnızlığı göze alabilmektir. Bu bir kaçış veya kopuş hali değildir. Herkesin gittiği yol doğru yol olmayabilir. Kendine güvenen, fikrine güvenen, ruh kökünden gücünü alan bir dava insanı, yeri gelirse, inandığı yolda tek başına kalabilmeyi, yine de ülkülerinden taviz vermemeyi bir hayat gerçeği olarak kabul etmelidir. Efendimizin şu buyruğu iman ve dava insanı için nimet gibi görülmesi gereken bir davranış ve deyiş kalıbıdır; ‘Allah’a yemin ederim ki güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine de bu davadan vazgeçmem, Ya Allah bu dini hakim kılar ya da ben bu yolda yok olur giderim’. Muhammedi ahlak işte budur. Milliyetçi-Ülkücü gençlik bu ahlakla yoğrulmuştur. Bu gençlik ki Kerbela’da Yezid ile kazanmaktansa, Hz.Hüseyin ile şehit olmaya talip bir gençliktir. Firavunla bir olmaktansa, sonunu düşünmeden Hz.Musa’yla Kızıldeniz’e açılacak bir gençliktir. Kürşat’ın kırk çerisiyle Çin Sarayı’na baskın yapan yiğitlerin ahfadı bugün burada, adeta kıyamdadır. Davamız bir gönül hareketi, bir sevda hafızası, bir ecdad hatırasıdır. Bu davanın burcu olan Milliyetçi-Ülkücü gençlik ise düşmeyecek kaledir, teslim olmayacak ahlak cephesidir. Tıpkı Ergenekon’dan çıkar gibi, tıpkı demir dağları eritir gibi, tıpkı aya doğru başını kaldıran bir Bozkurt gibi, tıpkı 400 çadırlık Türkmen obasından bir cihan imparatorluğunu çıkaran devasa kahramanlık gibi, Türk gençliği de yürüyecek, yürüdükçe zalimleri şaşkına çevirecektir. Teröristler saklanacak ve sinecek yer arayacaktır. Türk ve İslam düşmanlarını korku dağları saracaktır” dedi.
Ülkücü gençlerin daha dikkatli ve daha sağduyulu olmaları gerektiğini hatırlatan Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:“Dikkat ediniz, tüm gözler üzerinizdedir. Tüm dikkatler size çevrilmiştir. Temkinli olmalısınız, tedbirli olmalısınız, sağduyulu ve soğukkanlı harekete mecbursunuz. Pusuya yatmışlar sizleri kolluyorlar. Pencere aralığından size bakıyorlar. Uyuyor musunuz, uyanık mısınız? Bunu analiz ediyorlar. Rehavette misiniz, tetikte misiniz? Bunu araştırıyorlar. Aciz misiniz, çevik misiniz? Bunu sorguluyorlar. Sefahatte misiniz, seferde misiniz? Buna bakıyorlar. Uçarı mısınız, ufuk sahibi misiniz? Bunu gözlüyorlar. Dağınık mısınız, hazır mısınız? Bunu merak ediyorlar. Cevap sizdedir, söz sizdedir, karar sizindir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket her zaman hedefe konulmuştur. Biliyorlar ki, bu cepheyi çiğnemeden vatanı teslim alamazlar. Biliyorlar ki, bu davayı geçmeden Türkiye’yi geçemezler. Çanakkale’de durduklarımız tekrar silaha sarılmıştır. Milli Mücadele’de denize süpürdüklerimiz bir kez daha kıyılarımıza çıkmanın arayış ve amacındadır. Son Ülkücü düştüğü yerde kanını toprakla karıştırmadıkça, son neferimiz son nefesinde bile tamam demedikçe, son namlu sükût etmedikçe yastığımız mezar taşı, yorganımız toprak, bu can bu bedene dar olsun ki Türkiye’nin diz çöktüğünü hiç kimse göremeyecektir. Boyun veririz, ama boyun eğmeyiz. Hani bir söz vardır ya, bizim rahat edemediğimiz yerde hiç kimse istirahat edemez. Varsayalım çakal sürüsü kurdu tuzağa düşürdü, fakat kurt tuzaktan nasıl kurtulacağını değil, bedelini nasıl ödeteceğini, bu tuzağın hesabını nasıl soracağını düşünür. Kışı geçiririz geçirmesine, ama yediğimiz ayazı asla unutmayız, unutturmayız. Milliyetçi-Ülkücü gençliğe iftira atanlar bilsinler ki, iftirayla olmadık, iftirayla da ölmeyiz. Türk gençliğini çıkarları uğruna istismar yarışına girip ihanet şartlarını bir senaryo kapsamında yaygınlaştırmak için körpe dimağları kullanmaya heves edenler günahın ve zilletin pençesindedir. Düşüncesi ne olursa olsun, siyasi ve ideolojik tercihi nasıl tezahür ederse etsin, kökeni ve doğduğu yer nereyi gösterirse göstersin, bu millet benim, bu vatan benim, bu bayrak benim diyen her kardeşimi kucaklıyor, pir-ü pak alınlarından öpüyorum. Analarını, babalarını hürmetle de selamlıyorum. Onların derdi okullarını bitirmek, bir meslek ve iş sahibi olmak, bir yuva kurmaktır.”
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan eylemlere ve öğrencilerin yurt bulamama söylemleri üzerine yaşanılan olaylara işaret eden Bahçeli, bu olayları yapanların provokatör olduğunun altını çizdi.
“ÜNİVERSİTEDE POLİSE TAŞ ATANLAR TÜRK GENÇLİĞİ DEĞİLDİR”
Gezi parkı olaylarında iç isyana kalkışanlarla, yurt bulamadığı için banklarda yatanların aynı gruplar olduğunu söyleyen Bahçeli, “Biz gençliğimizi sokakta bulmadık, sokaklara teslim edemeyiz. Onların akıllarını çelmek için geceli gündüzlü kara propaganda yapan terör örgütlerine, marjinal sol gruplara, merdiven altı yapılara, zilletin çukuruna düşmüş Türkiye muhalifi siyasilerin köhne ve kötürüm hesaplarına peşkeş çektirmeyiz. Gençliğin sokağa düşmesi, geleceğimizin ayağa düşmesidir. Gelecek ayağa düştü mü, yıkım ve yok oluş kapıya dayanmış demektir. Türk gençliğinin zihni devamlı alarm halinde olmalıdır. Fikirleri her an gelişmeye açık bulunmalıdır. Günlük hayatın süratli değişimlerine intibak edecek esnekliğe, eyyamcılığa prim vermeyecek düzeye ulaşmalıdır. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü’nün otomobiline yarı çıplak çıkıp üzerinde tepinen mahlûkatın Türk gençliğine mensup olması imkânsızdır. Üniversite kapılarında polise, öğretim üyelerine, üniversite yönetimine meydan okuyan, taş atan, ellerinde sopayla dolaşan, önüne gelene hakaretleri saydıran, kimi gördüyse sövüp sayan bir güruhun Türk gençliğini değil, hain planları temsil ettiği çok açıktır. Bunlar ne öğrenci, ne de gençtir. Bunlar Türkiye düşmanlarının üniversitelere sızdırmaya çalıştıkları nöbetçi ve niyeti karanlık taşeronlarıdır. Bize hiç kimse haktan, hukuktan, adaletten, eğitim özgürlüğünden, ondan bundan bahsetmesin. Biz kimin neye hizmet ettiğini, ederini, alçak emellerini gayet iyi biliyoruz. Öğrencilerimizin haklı talepleri, meşru beklentileri, yurt, barınma ve günlük maişet kaygıları makul ve mantıklı ihtiyaçların seslendirilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti temel insani istekleri karşılamakla mükelleftir, kaldı ki yapılan da budur. Ancak yurt diyerek banklarda yatmak da neyin nesidir? Üstelik bu reziller terör örgütü bağlantılıdır. Bunlar genç veya öğrenci değil, ajan provokatörlerdir. Gezi parkı olaylarında iç isyana kalkışan bunlardır. 6-8 Ekim olaylarında Türkiye’yi karıştırmak isteyen bunlardır. Terör örgütlerinin hücre evlerinde kanlı eylem planları yapan bunlardır. Duvarlara zulüm 1453’te başladı yazan soysuzlar bunlardır. PKK’nın, DHKP-C’nin, MLKP’nin tasması boğazlarına geçen bunlardır. Kopuklar, kaçaklar, çapulcular öğrenci falan değil, düpedüz şehir eşkıyasıdır. Grup kürsüsüne CHP ve HDP iltisaklı kebapçıyı çıkarıp sözüm ona bize nazire yapan, HDP’li bölücü kebapçıların gönlünü almak, gözüne girmek için bir zamanlar methiyeler düzdüğü partisini taşlayan ekmeksizler, erdemsizler, haydi çıkın da bir eşkıyayı kürsülerde konuşturun. Yetmez, ama evet diyorsanız, haydi irtibat halinde olduğunuz FETÖ’cülere, PKK’lılara da mikrofon verin. Nasıl olsa öğrenci kisveli ajanlara göğsünüzü gere gere arka çıkıyorsunuz. Hatta bir ara Ülkü Ocaklarına haydut diyecek kadar alçalabiliyor, acınacak hallere düşüyordunuz. Gavurun kılıcını sallayıp haçlı beşiğinde sallanmak, terör örgütlerinin arka bahçesi, Türk düşmanlarının figüranı olmak hiç kimseyi İYİ, hiç kimseyi demokrat, hiç kimseyi de yerli ve milli yapmaz. Yapsa yapsa işbirlikçi yapar, kötü yapar, melanetin seyisi yapar. Öğrenci arayan CHP, İP, HDP ve diğerleri gelsinler de buraya baksınlar. Türk gençliğinin asaletine tanık olmak isteyenler şu gıpta edilecek manzaraya dikkat etsinler, yürekleri yetiyorsa gelsinler de, çakmak çakmak parlayan, alnı temiz, ahlakı temiz, bahtı açık, gönlü geniş gençlerimizi görsünler. Velakin yapamazlar, çünkü gözleri var görmez, kulakları var duymaz, dilleri var söyleyemez. Nitekim kalpleri mühürlü, vicdanları esirdir” ifadelerini kullandı.