Türkiye İş Bankası’nın, Cumhuriyetin 100. yıldönümü vesilesiyle düzenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlıklı uluslararası konferans devam ediyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, siyasi bağımsızlığın ancak iktisadi bağımsızlıkla mümkün olabileceği düşüncesinden hareketle ülkemizin ilk milli bankası olarak kurulan Türkiye İş Bankası’nın, Cumhuriyetin 100. yıldönümü vesilesiyle düzenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlıklı uluslararası konferans devam ediyor.
Konferansın ikinci gününde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı ve MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee birer konuşma yaptı.
Hakan Aran, “Geleceğin Bankası Olmak” konulu konuşmasında, İş Bankası’nın hikâyesinin, Atatürk’ün “Vatanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak halkın doğrudan itibar ve itimadından doğup meydana gelen, tam manasıyla modern ve millî bir banka kurulması” yönlendirmesiyle başladığını söyledi. Aran, Bankanın daha azla daha fazlasını başarmak için kurulan ve her zaman bir bankadan çok daha fazlası olan bir Cumhuriyet kurumu olduğunu vurguladı.
“Gelenek küllere tapınmak değil alevin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır”
Bankanın “Kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımla sürdürülebilir değer oluşturan geleceğin bankası olmak” vizyonuna işaret eden Aran, “Çok sade, basit bir ifade gibi duruyor olabilir ama her kelimenin büyük bir ağırlığı olduğunu, her birinin altının ayrı ayrı çizilmesi, vurgulanması ve doldurulması gerektiğini düşünüyorum. ‘Geleceğin bankası’ olup bitilen, ulaşılan bir şey değil. Her gün yeniden kazanmanız, hak etmeniz gereken bir unvandır” diye konuştu.
Türk bankacılık sektörünün gelişimi için geçmişte pek çok öncü hizmeti hayata geçirdiklerini vurgulayan Aran, “Ancak Gustav Mahler’in de dediği gibi ‘Gelenek küllere tapınmak değil, alevin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır’ ” dedi.
Ortaylı: “Sağlıklı doğum politikası, eğitimin iyileştirilmesi, yetişmiş elemanı tutmak önemli”
Prof. Dr. İlber Ortaylı “Cumhuriyetin İlk Yüzyılı” başlıklı konuşmasında, Cumhuriyetin kurucularının askeri alanda çok yetkin olmakla birlikte 1. Dünya Savaşı öncesinde savaşa girmeye karşı olan ve Anadolu’ya geçen kadrolardan oluştuğunu; Türklerin batılılaşmasının savaş odaklı gerçekleştiğini ve bu yüzden savaşlarda başarı için ihtiyaç duyulan mühendislik, tıp, finans gibi alanlarda geliştiğini söyledi. Ortaylı, Cumhuriyet öncesinde de eğitim alanında önemli adımlar atıldığını, kadınların sosyal hayatta ve eğitimde yer almaya başladığını, kadın aydınların ortaya çıktığını ancak genel olarak kadın ve erkeklerin bir araya geldiği ortamların oluşmadığını anlattı.
Türk kurmaylarının hem dünya bilgisi hem dünya görüşüyle çok iyi yetişmiş olduğuna dikkat çeken Ortaylı, şöyle konuştu: “Bu bir meşruti monarşi dönemiydi. O dönemde cumhuriyetçiler var idiyse de bunu açıklamazdı. Yalnızca biri, daha İstiklal Savaşı’nda Ankara yolunda açıkladı. Mustafa Kemal Atatürk, daha kongreler döneminde Ankara’dan davet aldığında oradaki ışığı gördü ve ‘şekl-i idaremiz Cumhuriyet’ olacak diye Mazhar Müfit Bey’e söyledi. Bu fikri yapı da imparatorluğun eğitiminden geliyordu. İmparatorluğun dış dünyaya açıldığı ölçüde bu fikirler oluşuyordu ve bu fikri yapının içinde şark ve garp bir arada bulunuyordu. Bizim Çanakkale’de, Balkan’da, İstiklal Savaşı’nda kaybettiğimiz sayısız yedek subaylar bu iki dünyanın da efendisiydiler. Garbı da şarkı da biliyorlardı. Bunu biz 100 sene sonra daha yeni yeni yerine koymaya başladık.”
Cumhuriyetin bu miras üzerine kurulduğunu ancak önceki dönemden demokrasiye olan eğilimiyle ayrıştığını söyleyen Ortaylı, “Türkiye kanuni olmaya çalışıyor. İttihatçılar gibi değil. Bir demokratik itilim var. Türkiye meşruiyet esaslarına uymak zorundadır, herkesin kendine göre iş yaptığı bir memleket olamaz. Bu kanuni yapı esastır. Darbeler olsa da darbeciler gelip 1,5 sene sonra gider” diye konuştu.
Cumhuriyetin tıp, mühendislik, askeriye alanlarında başarılı olduğunu ancak yetişmiş insan kaynağını koruma, entelektüel sınıflara hürmet etme konusunda ve kültürel alanda eksik kaldığını ifade eden Ortaylı, önümüzdeki dönemde yapılması gerekenlere ilişkin olarak da şunları söyledi: “İlk olarak sağlıklı bir doğum politikası sürdürülmesi gerekir. İkincisi, eğitimin kesin surette iyileştirilmesi, eğitime ayrılan bütçe ve imkânların artırılması ve bunun fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesine ihtiyaç var. Üçüncüsü, bazılarının demilitarizasyon kafası yanlıştır. Askeri eğitimi budayamazsınız. Maalesef bulunduğumuz yer buna müsait değildir. Son olarak sanayileşmede eleman yetiştirilmesi ve yetişmiş elemanı tutmamız mühimdir.”
McAfee: “Aynı gelgit bütün tekneleri yükseltmiyor, süperstar şirketler ayrışıyor”
MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee ise günümüzde artık finanstan otomotive, perakendeden gıdaya tüm sektörlerde şirketlerin kendilerini teknoloji şirketi olarak tanımladığını belirterek, dijital çağda teknoloji şirketi olarak başarılı olmanın yalnızca bu alanda çok para harcamakla bağlantılı olmadığını söyledi. ABD’de şirketlerin toplam yatırımları içinde diğer tüm alanlara yapılan yatırım 21. yüzyılın başında dijitale yapılan yatırımın iki katı iken durumun bugün tam tersine döndüğünü ifade eden McAfee, “Bu değişim duracak gibi görünmüyor. Dijitale açlığımız her yıl artıyor. Ancak yatırım dijitale yöneldikçe bunun rekabette ve büyümedeki etkisi aynı şekilde görünmüyor. Süperstarlar kar anlamında da pazar payı anlamında da ayrışıyor. Diğer bir deyişle aynı gelgit bütün tekneleri yükseltmiyor. Süperstarlar ayrışırken, şirketlerin çoğunluğu geride kalıyor” diye konuştu.