Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye Yüzyılı'nı aynı zamanda iletişimin yüzyılı yapmak için çalışmayı sürdüreceklerini belirterek, "İnanıyoruz ki Türkiye İletişim Modeli, bu alanda tüm dünyada iz bırakacak güçlü bir model olacak, hakikat krizine karşı güçlü bir çıpa vazifesi görecek. İnanıyoruz ki Türkiye İletişim Modeli, insan merkezli, temiz ve hakkaniyetli bir iletişimi mümkün kılacak” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığında düzenlenen "Türkiye İletişim Modeli" programına katıldı. Ulusal ve uluslararası alanda iletişimde güçlü bir performans sergilemenin bütün devletlerin önceliği olduğunu belirten Altun, “Özellikle büyük devletlerde ulusal alanda iletişim güçlü bir şekilde kurumsallaşmaktadır. Türkiye de büyük ve güçlü bir ülke olarak bu süreçte varlığını göstermektedir. Türkiye’nin bu alandaki ihtiyacını gören
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle İletişim Başkanlığı ile birlikte bu alanda da kurumsallaşmanın önünü açmış ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını kurmuştur. Bu vizyoner adımla Türkiye’nin iletişimi kurumsal bir çerçeve kazanmıştır. Türkiye’nin bu anlamda verdiği hakikat mücadelesi kökleşmiştir. Bu süreçte iletişim alanında geliştirdiğimiz muazzam kapasiteyle, gerçekleştirdiğimiz bütünlüklü ve proaktif çalışmalarla ülkemizin ciddi kazanımlar elde etmesini sağladık. Peki, genel hatlarıyla neler yaptık? Öncelikli olarak ülkemizin kamusal iletişim stratejisini belirleme ve uygulama görevini yerine getirmeye çalıştık. Bu bizim için çok önemli bir görevdi ve var gücümüzle bu görevi yerinde getirmek için çalıştık. Cumhurbaşkanımızın çerçevesini çizdiği ulusal iletişim politikasını yürütmek de yine bize tevdi edilen görevlerden biriydi. Bu göreve var gücümüzle çalıştık. Devletin iletişiminin koordinasyonunu sağlamak ve söylem birliğini tesis etmek ise bir başka sorumlu olduğumuz alandı. Bugüne kadar yaptığımız toplantılarda vurgulamaya çalıştığım üzere devletin söylem birliği, devletin gücünün bir göstergesidir. Devletin söylem birliğinden yoksun olması, o devletin dış müdahalelere açık olması anlamına gelir. Türkiye gibi büyük bir devletin bu konuda zafiyet göstermesi kabul edilemez. Cumhurbaşkanımız devletin söylem birliğini önemsediği için bu yönde kurumsallaşmayı hayata geçirmiş ve kurumumuza uygun görmüştür. Hamdolsun bu alanda da güçlü bir performans ortaya koyduk. Kamu kurum ve kuruluşlarının kamusal iletişim standartlarını belirleme, stratejik iletişim ve kriz yönetimine ilişkin politika ve uygulamaların koordinasyonunu sağlama vazifelerimizi de yerine getirdik. Dünyanın dört bir yanında etkili kamu diplomasisi faaliyetleri yürüterek, uluslararası kamuoyuna ülkemizin tez ve iddialarını, Türkiye’nin geldiği noktayı, Türkiye’nin bölgesel oyuncu olduğunu, neler başardığını anlattık. Türkiye markasını güçlendirecek adımları hayata geçirdik. Birçok ülkeyle stratejik iletişim alanında iş birliklerine imza attık ve bu işbirliklerinin meyvelerini hep birlikte bölgemiz bugün itibarıyla topluyor ve bu iş birlikleriyle küresel alanda biz toplumların birbirini daha iyi anlamasına vesile oluyoruz. Milletimiz ile devletimiz arasındaki iletişim akışını yönetme, etkin ve nitelikli bir medya alanına katkı verme doğrultusunda da büyük bir gayret gösterdik. Elbette yurt içinde ve yurt dışında ülkemize ve kurumlarımıza yönelik sistematik dezenformasyonla da büyük bir mücadele yürüttük. Cumhurbaşkanımızın güçlü ve haklı söylemlerinin ulusal kamuoyuna mal edilmesi için çok ciddi bir gayret yürüttük ve yürütmeye de devam ediyoruz. Genel hatlarıyla özetlemeye çalıştığım bu başlıklar altında yayınlardan sempozyumlara stratejik iletişimin tüm enstrümanlarını etkili bir şekilde kullanarak bugüne kadar yüzlerce faaliyet ve çalışma gerçekleştirdik. Yine bağlı kurumlarımız TRT, Anadolu Ajansı ve Basın İlan Kurumunun imkan ve kapasitesinin ulusal iletişim politikamız doğrultusunda yönlendirilmesi için gayret ettik. Medyadan akademiye iletişimin tüm paydaşlarıyla kapsayıcı bir ekosistem kurmaya çalıştık. Esasında iletişimi sistematik bir biçimde yönetmeyi hedefledik. Bu doğrultudaki bütün çabalarımızı Türkiye İletişim Modeli olarak kurumsallaştırdık. Bugün nasıl ki Türkiye’nin özgün ekonomi modelinden, özgün savunma sanayii modelinden, özgün sağlık sistemi modelinden, özgün insani yardım modelinden bahsediyorsak, aynı şekilde ülkemize mahsus bir iletişim modelinden de bahsediyor olmakla iftihar ediyoruz. STRATCOM'da bunun ne denli önemli, ne denli kıymetli olduğunu gördük. Türkiye İletişim Modeli'nin ne denli ilgi çektiğini ve kamusal iletişimin Türkiye’deki yönetimin şeklinin ne denli önemli görüldüğünü orada da müşahede etmiş olduk” dedi.