Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Trump suçlu arıyorsa Pensilvanya'ya baksın" dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Ankara'da bir otelde düzenlenen "Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu, Milletvekilleri ve İl Başkanları Ortak Toplantısı'nın kapanış oturumunda partililere seslendi. Bahçeli, "Komşu ülkelerdeki kaos ve kargaşa artarak, azarak, yayılarak devam etmektedir. Sınırlarımızın diğer yakasında, mücavir alan ve bölgelerde ortak akıl ve sağduyu kaybolmuş; cinnet, cinayet ve cepheleşme egemenlik kurmuş, insan haysiyetini kurutmuştur. Emperyalizm bulduğu her zaaf ve açıktan istifade ederek mevzi üstüne mevzi elde etmiştir. Etik hassasiyetler dışlanırken, etnik ve mezhebi kamplaşma tırmandırılmakta, bunun sonucunda düşmanlıklar kamçılanmaktadır. İnsan hayatına saygı, insan onuruna bağlılık neredeyse dip yapmıştır. Dünya Soğuk Savaş döneminden çıkmasına çıkmıştır, fakat asimetrik boğuşmalar, hibrit mücadeleler, kökleşen hizipler, derinleşen ve devleşen anlaşmazlıklar sıcak savaş şartlarını günbegün tahkim ve tahrik etmektedir. Adı konulmamış, ilanı yapılmamış, itiraf edilmemiş bir savaş iklimi varlığını hissettirmektedir" dedi.
KÜRESEL DURUM
Dünyada bir savaş ikliminin varlığının hissedildiğini anlatan Bahçeli, "Kumandalı istikrarsızlıklar dalga boyu yükselirken bölüşüm, hakimiyet ve paylaşım kavgaları moda ve meşhur kavramlarla maskelenmektedir. Adına demokrasi demişler, terörü saklamışlardır. Adına özgürlük demişler, istilaları gizlemişlerdir. Bilhassa emperyal hevesler peşindeki ülkeler nüfuz alanları oluşturarak Orta Doğu'yu fiilen parsel parsel taksim etmişlerdir. Sınırlarımıza paralel şekilde kurulmak istenen ve milli azimle baltalanan terör koridoru küresel Türk düşmanlığının sahne almasından başka bir şey değildir. Ne ibretlik ve isyan ettirici bir gerçektir ki masumların canı üzerinden kahredici ve korkunç siyasi oyunlar tedavüldedir. Kimin dost kimin düşman, kimin mazlum kimin mazarrat olduğu bellidir. Orta Doğu ateş hattında, işgal altındadır. Komşu coğrafyalarda fırtınalar kopmaktadır. Medeniyetler kutuplaşması provoke edilirken, dinler, inançlar ve kültürler arasındaki gerilim beslenip bilenmektedir" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin ele alması gerekenin çevresindeki vahim olayların Türkiye'ye yansıyıp yansımayacağı, yansıyacaksa bunun derece ve ölçüsünün ne olacağı, nasıl mukavemet gösterileceğinin olması gerektiğini belirten Bahçeli, Türkiye'nin düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla biçilen kefeni yırttığını, bölgede "ben de varım" dediğini kaydetti.
"SINIRIN ÖBÜR TARAFI HUZURA KAVUŞMADAN TÜRK VATANI EMNİYET BULAMAYACAKTIR"
Harap olan, hüsrana uğrayan coğrafyaların eskiden Türkiye'nin hakimiyetinde olduğunu hatırlatan Bahçeli, "Buralarla ilgilenmemiz doğaldır, normaldir. Doğal ve normal olmayan binlerce kilometre uzaktan gelip bölgemizde silah ve zor kullanan ülkelerin cüretkarlıklarıdır. Gönül köprüsü kurduğumuz, kültürel ve manevi bağlarla aramızda sıkı rabıtalar bulunan komşu halkların huzursuzluğu elbette Türk milletine şu ya da bu şekilde sirayet edecektir. Irak'tan kendimizi soyutlamamız mümkün değildir. Suriye'ye sırtımızı dönmek, Libya'ya yüzümüzü çevirmek, İran'a mesafeli durmak akıl karı olmadığı gibi mantıklı ve makul bir tercih de sayılamayacaktır. Kaldı ki buna ne tarih ne de milli tecrübeler müsaade etmeyecektir. Ankara'nın güvenliği Şam'dan, Bağdat'tan, Trablus'tan, Tahran'dan, Mogadişu'dan, Sana'dan, Kahire'den başlayacak, hepsini birden jeopolitik bir kuşak içine alacaktır. Sınırın öbür tarafı huzura kavuşmadan Türk vatanı emniyet bulamayacaktır. Bu nedenle komşu ülkelerdeki kanlı ve kaotik manzara Türkiye'nin tasvip etmeyeceği, olur ve onay vermeyeceği açmazlardır, çarpıklıklardır" ifadelerini kullandı.
"İRAN'IN, SURİYE'NİN, IRAK'IN, LİBYA'NIN SİYASİ VE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ"
Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin hedefinde Türkiye'nin olduğunu aktaran Bahçeli, "Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin asıl hedefinde Türkiye ve büyük Türk milleti vardır. Maksat Türk milletini bağımsızlığından koparmak, yurdundan yuvasından sürüp çıkarmaktır. Hala bu tehdidi göremeyenlerin varlığı derin bir hayal kırıklığı olmakla birlikte hain kadrosunun çoğaldığının da delilidir. Mazisi yüzyıllara dayanan bir hesaplaşmanın halen sürdüğü, hatta azgınlaşıp boyut değiştirdiği milli hafızalarda tescillidir. Mıntıka temizliği yapmak suretiyle Türkiye'nin etrafı bir yandan boşaltılmakta, diğer yandan kuşatılmaktadır. Bu kapsamda İran'ın, Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın siyasi ve toprak bütünlüğüne sahip çıkmak, saygı duymak, destek vermek Türk dış politikasının ana stratejisi olmalıdır. Gönül coğrafyalarımız yanarken dirlik ve düzenimizi korumak eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğer engel olunmazsa, eğer durdurulmazsa, komşu coğrafyalardaki çözülmenin ve çürümenin dayanacağı son sınır bilinsin ki Türkiye'dir" diye konuştu.
"'NE İŞİMİZ VAR SURİYE'DE, NE ARIYORUZ LİBYA'DA' DİYENLER CAHİLLERİDİR"
"Ne işimiz var Suriye'de, ne arıyoruz Libya'da" diyenlerin kendilerini yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizler olduğunu söyleyen Bahçeli, "'Ne işimiz var Suriye'de, ne arıyoruz Libya'da' diyenler görevli ve taşeron değillerse kesinlikle tarih ve coğrafya cahilleridir. Bunlar, değil devlet yönetmeyi kendilerini bile yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizlerdir. Muhalefet yapmayı Türkiye'ye muhaliflikle, yabancılarla muhbirlikle karıştıran ve kaynaştıran siyasi maskaraların metruk tekne gibi rotalarını kaybettiği, fazilet ve fikir dağılması yaşadıkları ortadadır" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin olmadığı bir Orta Doğu ya da Akdeniz tablosunda hiç kimsenin hayat hakkının olmayacağını aktaran Bahçeli, "Aynı şey Balkanlar ve Kafkaslar için de geçerlidir. Çünkü, zalimlerin pusulası kandır, onlar için her yol mubahtır, amaçları yer altı kaynaklarıyla birlikte jeopolitik ve jeostratejik çıkarlarını en üst ve azami düzeye çıkarmaktır. Türkiye ön almalıdır, öncü olmalıdır. Çok değişkenli dış politika enstrümanlarıyla, çağın akışına milli perspektiften ve başkent Ankara vizyonuyla bakarak gelişmelere müdahil vasfını gösterebilmelidir" dedi.
ABD ile İran arasındaki gerilime değinen Bahçeli, Türkiye'nin Kasım Süleymani'ye düzenlenen suikast karşısında aldığı pozisyonun dengeli olduğunu söyledi. Libya tezkeresi sonrasında Türk askerinin bölgeye gittiği süreçte İdlib'deki olayların şiddetlendiğini belirten Bahçeli, PKK/PYD/YPG terör örgütünün Rakka-Erbil bağlantısını kurmak için ABD desteğiyle silahlanmasını sürdürüp mesafe aldığı bir dönemde Süleymani saldırısının son derece manidar ve kuşkulu olduğunu söyledi. Bahçeli, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de egemenlik haklarına sahip çıkması, terörizme ve teröre destek veren ülkelere tepkisi muhasım çevreleri ürkütmüş, değişik arayışlara itmiştir. ABD'nin Şii-Sünni bloklaşmasını keskinleştirerek özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Mısır ve bazı Körfez ülkelerinin elini güçlendirip İran'a karşı stratejik bir avantaj sağlamaya çalışması muhtemeldir. Libya'da darbeci ve terörist Hafter lehine askeri faaliyet gösterdiği anlaşılan Abu Dabi yönetiminin, finansal ve lojistik destek sağlayan Riyad yönetiminin bir adım gerisinde hangi küresel destekçilerinin bulunduğu, İran ve Irak'taki buhrandan hangi sonuçları çıkarmak istedikleri malumdur. Kasım Süleymani, İran'ın üst düzey meşhur ve müessir bir askeri görevlisidir. Haşdi Şabi'nin kurucularından olan bu şahsın ismi bölgede pek çok menfur ve hunhar olaya şu ya da bu şekilde karışmıştır. Ne var ki şayet varsa işlediği suçların tayin, hitamında da tecziye makamı ne ABD ne de bir başka ülke olabilecektir" dedi.
Suçlu olan resmi bir devlet görevlisinin "bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir" diyerek öldürülmesinin kanunsuzluk olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Resmi bir devlet görevlisi olan Süleymani madem suçluydu, o zaman bir suçlunun nasıl yargılanacağı, nasıl cezalandırılacağı, nasıl bir muameleye ve hangi hukuki işlemlere muhatap kalacağı temel hukuk bilgisine sahip herkesin bildiği bir husustur. Üst rütbeli bir askeri direkt hedef alarak 'Bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir' demek kanun tanımazlıktır, vahşi batı yönetimidir, eşkıyalıktır, barbarlığın ta kendisidir" ifadelerini kullandı.